Bulgaristan kurulduğu 1878 yılından itibaren homojen bir ulus oluşturmayı hedefledi. Bu amaç uğruna ülkesinde Osmanlı yönetimi altında asırlarca huzur içinde yaşayan azınlıkları asimile çabasına girişti. Bulgaristan’daki bu asimilasyon politikası planlı ve sinsice yürütüldü. Makedon, Pomak ve Roman gibi küçük azınlıkların asimilasyonu gerçekleştikten sonra en büyük nüfusa sahip olan Türklerin asimilasyonuna başlandı. İlk olarak Türklerin okulları devletleştirildi, toprakları ellerinden alındı, okullarda din dersleri kaldırıldı, camiler kapatıldı. Türkler gelenek ve göreneklerinden uzaklaştırılmaya çalışıldı. Bu zorbalıklarla karşılaşan Türkler, 1950 ve 1969-1978 yılları arasında iki kez kitlesel olarak Türkiye’ye göç etti. 1984 yılının Aralık ayında Bulgar Komünist Parti yöneticileri Bulgaristan’daki Türklerin aslının Bulgar olduğunu iddia eden Yeniden Doğuş Sürecini /Soya Dönüş Süreci’ni başlattılar. 1985 yılının Mart ayına kadar Bulgar nüfusunun yaklaşık %10’unu oluşturan tüm Türklerin isimlerini Bulgar isimleri ile değiştirdiler. Türkçe konuşmak, camiye gitmek, çocukları sünnet ettirmek, kurban kesmek, kısacası Türklere ait olan tüm dini ritüeller, gelenekler ve görenekler yasaklandı. Asimilasyon politikalarına direnen Türkler cezaevlerine, toplama kamplarına ve sürgünlere gönderildiler. Türkiye Bulgaristan’da yaşanan bu zalimliğe tepki gösterdi. Halkımız ülkemizin büyük illerinde gösteriler ve protesto mitingleri düzenledi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti birçok uluslararası kuruluşa başvurarak Bulgaristan’da soydaşlarımıza yapılan asimilasyonu durdurmak için girişimlerde bulundu. 1989 Mayıs ayında Bulgaristan’da yapılan haksızlıklara karşı protestolar başladı ve kısa bir süre sonra Bulgar Komünist Parti yöneticileri soydaşlarımıza Türkiye’ye göç etme izni verdi. 2 Haziran 1989 tarihinden itibaren soydaşlarımız yüzlerce yıldır vatan bildikleri toprakları terk ettiler ve Türkiye’ye göç ettiler.
Since the establishment of Bulgaria in 1878, it has been aimed at creating a homogeneous nation. For this purpose in his country under the Ottoman rule he entered an effort to assimilate the minorities who lived in peace for centuries. This policy of assimilation in Bulgaria has been planned and carried out. After the assimilation of small minorities such as Macedonia, Pomak and Roman occurred, the assimilation of the Turks with the largest population began. First, the schools of the Turks were state-of-the-art, the lands were taken out of their hands, religious classes were removed in the schools, mosques were closed. The Turks were trying to get away from their traditions and traditions. The Turks, who were confronted with this harassment, migrated to Turkey twice between 1950 and 1969 and 1978. In December 1984, the Bulgarian Communist Party leaders launched the Resurrection Process, which claimed that the Turkish people in Bulgaria were Bulgarians. By March 1985, the names of all Turks, which accounted for about 10 percent of the Bulgarian population, were changed to Bulgarian names. Speaking Turkish, going to the mosque, synthesizing children, sacrificing, shortly, all religious rituals, traditions and customs belonging to the Turks were prohibited. Turks who resist the assimilation policies were sent to prisons, gathering camps and deportations. Turkey has reacted to the violence in Bulgaria. Our people organized demonstrations and protests in the major districts of our country. The State of the Republic of Turkey has applied to many international institutions and made efforts to stop the assimilation of our co-workers in Bulgaria. In May 1989, the protests against the injustice in Bulgaria began, and shortly afterwards the Bulgarian Communist Party leaders granted permission to immigrate to our co-workers to Turkey. Since June 2, 1989, our co-workers have for hundreds of years left the land they know their homeland and migrated to Turkey.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|