Çağımızda sanayinin süratle gelişmesi sonucu pekçok ürünün hızla artması ve uluslararası ticaretin yaygınlaşmasından sonra çeşitli akitler ortaya çıkmıştır. Bu akitlerden biri de tedarik sözleşmesidir. Tedarik sözleşmesi “Satıcı ile alıcı arasında, ileride ödenecek malum bir ücret karşılğında, belirli tarihlerde, vasıfları belli bir takım malları yahut muayyen hizmetleri temin etmek üzere yapılan bir akittir. Bu özellikleriyle tedarik sözleşmesi Türk Borçlar hukukundaki “satım sözleşmesi” ve “eser/istisnâ’ sözleşmesi”ni içine alan geniş bir kapsama sahiptir. Gerek tedarik sözleşmelerinde gerekse satım sözleşmesinde mal akit sırasında tedarikçinin elinde bulunabileceği gibi henüz mevcut olmayıp sonradan üreterek veya temin ederek teslim edeceği bir şey olabilir. Burada önemli olan satıcının malı teslime muktedir olmasıdır. Müşteri de ücreti, malı teslim aldıktan sonra bir defada toptan veya taksit taksit ödeyebilir. Bu sözleşmelerde akdin konusu olan eşya, bir fabrikanın ürettiği sınaî bir ürün olabileceği gibi bir üreticinin ürettiği tarımsal veya hayvansal ürün yahut elektrik, su ve doğalgaz gibi doğal güçler de olabilir. Bu sözleşmelerde satıcının malı ileriki tarihlerde teslim etmeyi, müşterinin de ücreti malı teslim aldıktan sonra ödemeyi taahhüt etmesinden dolayı bedeller veresiyedir. Bu açıdan tedarik sözleşmelerinin caiz olup olmadığı çağdaş âlimler arasında tartışma konusu olmuştur. Bir kısım âlimler bazı gerekçelerle bunun caiz olmadığı görüşünü benimsemişlerdir. Buna karşılık çağdaş âlimlerin çoğunluğu İslam fıkhındaki benzer akitlerden hareketle bunun caiz olduğu kanaatine sahip olmuşlardır. Biz bu makalede, lehte ve aleyhte ileri sürülen gerekçeleri dikkate alarak İslam fıkhındaki benzer akitlerden hareketle tedarik sözleşmesinin caiz olup olmadığını çözümlemeye çalışacağız.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler; Spor Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|