Düşüncenin ve algının mekana ve kültüre göre değişmesi, dünyanın ve gerçekliğinin insan tarafından tanımı toplumlara göre farklılıklar göstermiştir. Tarih boyunca Doğu ve Batı bu anlamda iki farklı kültür ya da insan toplumu olarak değerlendirilmiştir. Farklı gelenek, görenek ile birlikte yaşam karşısındaki pratikleri de bu toplumları birbirinden farklı kılan özelliklerdendir. Analitik düşünce sistemi ve kendini doğadan ayırarak, onu bilinecek ve kavranacak bir şey olarak karşısına alan insan Batı’ya aitken; Doğu’lu, doğa ile uyum içinde yaşayarak, kendini de onun bir parçası sayan ve mistik bir düşünce sistemine sahiptir. İki farklı toplumun, yani Doğu ile Batı’nın insanı, bu bağlamda algısal ve düşünsel farklılıkları ile felsefi anlamda da ayrılmışlardır. Sanatlarında ve yaratımlarında da bu algısal farklılıklar zamansal olarak farklı dönemlerde gerçekleşmiştir. Doğu’nun mistik öğretileri ile yoğrulmuş Doğulu sanatçı da bu bakımdan Batı’nın sanatına, gerek felsefi gerekse biçimsel olarak etkide bulunmuştur. Özellikle 20. Yüzyıl Batı Sanatının gerçekleşmesinde Batı’nın Doğu’dan esinlenmesi ve çoğu sanatçıya ilham vermesi yadsınamaz bir gerçektir.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler; Spor Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|