Yeni medyanın ifade özgürlüğünü genişlettiği, demokrasiyi ve toplumsal hareketleri güçlendirdiği görüşü, ortaya çıkışından beri akademisyenler tarafından yaygın bir şekilde kabul edilmiş; buna karşın bu iletişim kanalının ‘uyuşturan etkisi’ çoğunlukla görmezden gelinmiştir. Bu çalışma, sosyal medyayı genel olarak eleştirel bir bakış açısıyla incelemekte, Lazarsfeld ve Merton'un “Medyanın Uyuşturan Etkisi” yaklaşımını sosyal medyaya uygulayarak bu iletişim mecrasının bireylerin toplumsal hareketlere ve eylemlere katılmasında etkili bir araç olup olmadığını ortaya koymaktadır. Bu çalışmada, sosyal medyanın bireylerin organize olmalarında, içerik üretmelerinde ve bu içerikleri paylaşmalarında kullanışlı bir kitle iletişim aracı olmasına rağmen; sosyal huzursuzluk dönemlerinde, sosyal medya aracılığıyla artan enformasyon tüketiminin bireylerin enerjilerini ‘aktif katılımdan’, ‘pasif haberdar olmaya’ dönüştürdüğü görüşü ileri sürülmektedir. Çalışma, ilk kez Lazarsfeld ve Merton'un “Medyanın Uyuşturan Etkisi” yaklaşımlarını sosyal medyaya uygulamakta ve sosyal medyanın 'karanlık' taraflarını ortaya koyabilmek amacıyla 'slaktivizm' ve 'cliktivizm' kavramlarını tartışmaktadır.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Ulusal
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|