Makalede Türkiye’nin doğrudan tarafı olduğu dış politika krizlerinde ahdi hukuk vurgusu Kıbrıs ve Nahçıvan krizleri özelinde incelenmektedir. Türkiye’nin dış politikasında ahde vefa, statüko ve barış vurgusu büyük ölçüde korunmuş ilkelerdir. Bu ilkelerin ve statükonun oldubittilerle ihlal edildiği krizlerde Türkiye uluslararası hukuk açısından meşruiyetini korumaya özen göstermiştir. Kararlaştırılmış bir ahdin oluşturduğu statü ancak imzacı taraflar arasında bir müzakere ile sonlandırılabilir. Hatta bu müzakereler ile yeni/güncel bir ahdi statü de oluşturulabilir. Ahdi statünün geçersiz kabul edilmesi veya fiili eylemlerle ihlal edilmesi, imzacı devletler arasında bir müzakere sürecini ortadan kaldırır. Bu durumda, Kıbrıs ve Nahçıvan krizlerinde görüldüğü gibi taraflar arasında askeri çatışma olasılığında da bir artış gözlenebilmektedir. Türkiye’nin kendi sınır güvenliği, toprak bütünlüğü ve ahdi hukuku açısından göstermiş olduğu duyarlılık, ülkesel sınırları dışındaki ahdi hukuku yükümlülükleri ihlal edildiğinde de ortaya çıkmaktadır. Bu gibi durumlarda Türkiye zorlayıcı diplomasi stratejilerine ve güç kullanımına başvurmaktan kaçınmamaktadır. Bu da Türkiye’ye bu tür krizleri topyekûn bir savaşa varmadan sonlandırabilme şansı vermektedir.
In the article, the foreign policy crisis in which Turkey is the direct side of the foreign policy emphasis is examined in particular by the Cyprus and Nahçıvan crises. In Turkey’s foreign policy, the emphasis on the promise, the status and peace are largely preserved principles. In the crises in which these principles and statutes were violated, Turkey has taken care of preserving its legitimacy in terms of international law. The status of a agreed agreement can only be terminated by a negotiation between the signing parties. Even with these negotiations, a new/actual status can be created. The acceptance of the Act or the violation of the Act by practical actions will eliminate a process of negotiation between the signing States. In this case, as seen in the Cyprus and Nahçıvan crises, there is an increase in the possibility of military conflict between the parties. The sensitivity that Turkey has shown in terms of its own border security, territorial integrity and the law of the covenant, also occurs when the covenant law obligations outside its national borders are violated. In such circumstances, Turkey is not avoiding the application of compulsory diplomacy strategies and the use of power. This also gives Turkey the chance to end such crises without a topical war.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|