İnsanoğlunun doğuştan gelen en önemli özelliklerinden biri olan konuşma eylemini işlevsel hale getiren ‘dil’, en eski düşünme araçlarından biridir. Kendisinden önceki yüzyıllarda olduğu gibi 21. yüzyılda da ister sözel, ister yazılı kültürün bir ürünü olsun ‘dil’, en etkili iletişim araçlarından biri olma özelliğini devam ettirmektedir. Çünkü dile ait her tür anlatı, semantik olarak derin bir yapıya sahiptir. Bu nedenle anlatı, edebiyattan retoriğe, çizgi filmden baleye, müzikalden reklamlara kadar yazılı ve görsel tüm aygıtları kapsar. Anlatının derininde yatan anlam ise, birçok aygıtın birbiriyle birleşimi veya ayrışması sonucu oluşur. Başka bir deyişle, yazılı, görsel ve sözel anlatı, her bir aygıtın diğer bir aygıtla etkileşimi sonucu bir tür değişime uğrar. Bu nedenden dolayı dil, tarihsel süreç içinde dil gelişimini sürdürmektedir. Her ne kadar bu çalışmanın temel amacı, dilin gelişimine genel bir bakış açısı sağlamak olsa da öncelikle psikanalitik, yapısalcılık, göstergebilim ve metinlerarasılık gibi belirli edebi kuramlar çerçevesinde ‘dil’ kavramına açıklık getirmektir. Bu çalışmanın bir diğer amacı ise, edebi dilin ne şekilde yapılandığını ve hangi aşamalardan geçerek günümüzdeki polifonik yapıya ulaştığını ortaya çıkarmaktır. Sözel dilden ayrılarak kendine ait sistematik bir yapı oluşturan yazılı dil, hem sosyal hem kültürel hem de ideolojik yapının bir ürünü olsa da, yazar tarafından kullanılan bilinçdışı yapılar, olağandışı söz dizimleri ve metinlerarası söylem alanları nedeniyle günümüzde de gelişimini sürdürmektedir.
İnsanoğlunun doğuştan gelen en önemli özelliklerinden biri olan konuşma eylemini işlevsel hale getiren ‘dil’, en eski düşünme araçlarından biridir. Kendisinden önceki yüzyıllarda olduğu gibi 21. yüzyılda da ister sözel, ister yazılı kültürün bir ürünü olsun ‘dil’, en etkili iletişim araçlarından biri olma özelliğini devam ettirmektedir. Çünkü dile ait her tür anlatı, semantik olarak derin bir yapıya sahiptir. Bu nedenle anlatı, edebiyattan retoriğe, çizgi filmden baleye, müzikalden reklamlara kadar yazılı ve görsel tüm aygıtları kapsar. Anlatının derininde yatan anlam ise, birçok aygıtın birbiriyle birleşimi veya ayrışması sonucu oluşur. Başka bir deyişle, yazılı, görsel ve sözel anlatı, her bir aygıtın diğer bir aygıtla etkileşimi sonucu bir tür değişime uğrar. Bu nedenden dolayı dil, tarihsel süreç içinde dil gelişimini sürdürmektedir. Her ne kadar bu çalışmanın temel amacı, dilin gelişimine genel bir bakış açısı sağlamak olsa da öncelikle psikanalitik, yapısalcılık, göstergebilim ve metinlerarasılık gibi belirli edebi kuramlar çerçevesinde ‘dil’ kavramına açıklık getirmektir. Bu çalışmanın bir diğer amacı ise, edebi dilin ne şekilde yapılandığını ve hangi aşamalardan geçerek günümüzdeki polifonik yapıya ulaştığını ortaya çıkarmaktır. Sözel dilden ayrılarak kendine ait sistematik bir yapı oluşturan yazılı dil, hem sosyal hem kültürel hem de ideolojik yapının bir ürünü olsa da, yazar tarafından kullanılan bilinçdışı yapılar, olağandışı söz dizimleri ve metinlerarası söylem alanları nedeniyle günümüzde de gelişimini sürdürmektedir.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler; Spor Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|