Yakın tarihte yaşanan Suriye mülteci krizi, mültecilerin ve sığınmacıların statülerine ve haklarına ilişkin kuram boyutu henüz az gelişmiş göç yasası konusunda bir tartışma başlattı. UNHCR tahminlerine göre Türkiye, Suriye’de çatışmalar başladıktan sonra, bir ülkenin sınırları içerisinde dünyadaki en fazla sayıdaki mülteciyi 2,5 milyon civarında barındırıyor. Buna mukabil, bu kimselerin hiçbirisi yasal düzlemde mülteci olarak tanınmamıştır. 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne imza atan devletlerinden biri olarak Türkiye, hâlâ “coğrafi sınırlamalar” uygulamakta, Avrupa dışından gelen sığınmacılara mülteci statüsü vermeyip onlara “geçici koruma” statüsü sağlamaktadır. Bu makale, Suriye olayının devletlerin mültecileri geldikleri bölge unsuru içinde tutmak üzere önlemler aldıkları tipik bir “tasarlanmış bölgecilik” örneği olduğunu ileri sürmektedir. Bütün bu önlemler, felsefi bir okumayla, doğrudan doğruya mültecilerin yaşamları üzerinde, dolaylı olarak da vatandaşlar üzerinde olumsuz etkilere sahiptir.
Alan : Eğitim Bilimleri; Hukuk; Sağlık Bilimleri; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|