Emevî Devleti kendi medeniyet havzasında ve Batı’da farklı boyutlarıyla çokça eleştirilmiştir. Aslında bu normal bir durumdur. Çünkü devlet tecrübesi olmayan Hicaz Arapları kısa sürede çok uluslu ve kültürlü bir devlete sahip olmuş, bu da önemli sorunları beraberinde getirmiştir. Eleştirilerin vergi boyutunda Ḫorasân ve Mâverâünnehir’de meskûn mevâliden alınan cizye birinci sırada yer alır. Ancak bu hususta yapılan çoğu araştırmada mevâliden alınan cizyenin, müşterek cizye ve farklı bir vergi çeşidi olan ḫarâc ile karıştırıldığı anlaşılmaktadır. Mevâlînin, kritik dönemlerde bazı dinî kriterleri taşıyıp taşımadığı sınanmışsa da bu durum bütün Emevî tarihi boyunca sürmemiş, en fazla on beş ila yirmi yıl arasında çeşitli aralıklarla devam etmiştir. Bu dönemde mevâliden alınan cizye vergisinin, çoğu gayrimüslim yerel vergi memurları ile bütün gayesi müşterek cizye miktarını toplamak olan bazı bölge valilerinin hukuksuz uygulamalarından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Emevî halifelerinin mevâlî kesiminden kavramsal anlamda cizye alınmasını yazılı talimatla istedikleri ise söylenemez. Fakat vergilerin azaldığını tespit eden bazı Ḫorasân valileri, mevâlîden cizye alınmasına göz yummuşlardır. Özet: Bir devletin vergi politikaları o devletin siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarı açısından büyük önem arz eder. Sağlıklı bir vergi sistemi, devlet mekanizmasının kendi bünyesinde karşılaşabileceği problemleri en aza indirir. Adil ve insaflı bir vergi düzeni kurabilmek ise kuşkusuz köklü bir devlet tecrübesi ile mümkündür. Araştırmaya konu olan Emevi devletinin bahsedilen anlamda bir devlet tecrübesine sahip olmadığı bilinmektedir. Üstelik doğuda Kaşgar’dan batıda Güney Fransa’ya uzanan on üç milyon kilometre karenin üzerindeki bir coğrafyaya hükmetmesi ve bu geniş topraklarda yaşayan çok uluslu yapıyı idare etmek durumunda kalması Emevi idaresini bir hayli zor durumda bırakmıştır. Doğal sınırlara ulaşılması ve fetihlerin durması ile yaşanan siyasi, sosyal ve ekonomik problemler devleti derinden sarsmış, Şiî ve Hariciler ile çeşitli sebeplerle muhalefet eden grupların çıkardıkları bitmez tükenmez iç isyanlar ise devleti yıkma noktasına getirmiştir. Yine bilhassa Şâm bölgesinde yaşanan çok sayıdaki veba salgınının toplumu olumsuz manada etkilediği, başkentin değiştirilmesine ve Doğu Roma imparatorluğu lehine bazı sınır şehirlerinin el değiştirmesine yol açtığı da bilinmektedir. Bütün bu olumsuzluklar kuşkusuz Emevi devletini ekonomik açıdan sarsmıştır. Ülkedeki istikrarsızlık ve siyasi belirsizliklerin vergi oranlarının düşmesine yol açtığı eldeki verilerden anlaşılmaktadır. Örneğin Emevi halifesi Abdülmelik b. Mervân döneminde, Hz. Ömer zamanında toplanan verginin ancak yarısı toplanabiliyordu. Devletin genel politikalarından rahatsızlık duyan halkın vergi vermekten kaçındığı, diğer bir ifade ile vergi kaçırdığı söylenebilir. Yine köyden kente göçün artış göstermesi ve buna bağlı olarak ḫarâc vergisi tahsil edilen toprakların boş kalması, verimli topraklar üzerindeki rant kavgası sebebiyle buralardan beklenilen vergi oranının yakalanamaması ve gayri müslim kesimde görülen ihtida hareketleri vergilerin düşmesinin diğer sebepleri arasında yer alır. Araştırmanın konusu olan Emevîler döneminde mevâlî kesiminden cizye alınması hususu bu bağlamda ele alınabilir. Elimizde bu uygulamanın ne zaman başlatıldığını, mevâlîden nasıl ve ne şekilde cizye alındığını, bunun bir devlet politikası olup olmadığını ve ne kadar sürdürüldüğünü konu edinen müstakil bir eser ya da araştırma yazısı mevcut değildir. Konuya temas eden eserler ise bütüncül bir yaklaşım sergilenmekten uzaktır. Hatta ana kaynaklarda bile ḫarâc ve cizye kavramlarının tam olarak anlaşılamadığı ve bu nedenle birbirinin yerine kullanıldığı görülür. Kavramların yerli yerine oturmadığı ilk dönem için belki bu durum normal kabul edilebilir. Ancak sonraki yüzyıllarda telif edilen eserler ve -çok azı hariç- günümüz araştırmaları bu karışıklığı anlama ve anlamlandırma yerine, metinlerde birbirinin yerine kullanılabilen bu iki kelimeden cizye kelimesini esas almayı tercih etmiştir. Dolayısıyla bu yaklaşım Emevi devletinin mevâlî kesiminden ıstılahî anlamda cizye aldığı yönünde yaygın bir kanaat oluşmasına neden olmuştur. Mevâlîden cizye alınması uygulamasını Ḥaccâc b. Yûsuf’un başlattığı öne sürülür. Oysa Ḥaccâc, din değiştirip müslüman olan ve büyük şehirlere göç eden Sevâd köylülerini geldikleri topraklara geri göndererek, toprağın statüsü sebebiyle öteden beri çiftçiden alınan ḫarâc vergisinin ve tarımsal üretimin devamlılığı sağlamayı amaçlamıştır. Ele geçirilen toprakların statüsü vergilendirmede belirleyici olmuştur. Buna göre fetih ve sulh toprakları birbirinden farklı vergilendirilmiş, ancak bazı durumlarda ikisinden de aynı vergi (ḫarâc) alınmıştır. Fetih topraklarında yaşayan gayri müslimlerden ise fert başına cizye talep edilmiştir. Bu kesimden tahsil edilen cizye ile ḫarâc vergisi “müşterek cizye” olarak ifade edilebilir. Kişinin müslüman olup olmamasına bakılmaksızın toprağın statüsü sebebiyle kendisinden ḫarâc talep edilmesi bazı araştırmacılar tarafından mevâlîden cizye alındığı şeklinde yorumlanmıştır. Ancak siyasi istikrarsızlık dönemlerinde, mevâlîden ḫarâc vergisine ek olarak cizye talep edildiği de bir gerçektir. Burada yanlış anlaşılan ya da yorumlanan nokta, bu uygulamanın bütün Emevi topraklarında ve Emevî tarihi boyunca sürdürülmüş olduğudur. Tetkik edildiğinde bu çarpık vergi anlayışının aslında Mâverâünnehir bölgesinde yoğunlaştığı görülür. Ülke genelinde mevâlîden cizye alınması ile ilgili bazı teşebbüsler olmuşsa da Emevî halifeleri buna izin vermemişlerdir. Mevâlîden cizye alınması uygulaması aslında Ḳuteybe b. Müslim el-Bâhilî’nin öldürülmesinin (ö. 96/715) ardından Mâverâünnehir’de yaşanan siyasi istikrarsızlıkla başlamış, ardından bazı Ḫorasân valileri tarafından devam ettirilmiştir. Bölgenin Türk valilerinin ve vergi toplamakla görevli dihḳânların kışkırtmalarına göre hareket eden bu valiler, vergilerini eksiksiz gönderebilmek adına bölgedeki mevâlînin samimi müslüman olmadıklarını ileri sürmüş ve onlardan cizye almaya devam etmişlerdir. Mevâlîden ıstılahî anlamda -gayrimüslim kesimden alınır gibi- cizye talep edilmediği söylenebilir. Çünkü kaynaklarda herhangi bir Emevi halifesinin bu hususta kaleme alınmış yazılı talimatı yoktur. Öyle ki Ömer b. Abdilazîz’in hilafetine kadar Emevi halifelerinin Mâverâünnehir bölgesindeki bu çarpık vergi politikasından haberdar bile olmadıkları anlaşılmaktadır. Bir kez daha ifade etmek gerekirse bu uygulama bazı Ḫorasân valilerinin, vergi gelirlerinin düşmesinden duydukları endişe ile başlatılmıştır. Ancak 96/715 tarihinden sonra görülen bu haksız uygulamanın sadece belli valiler ile sınırlı kaldığı unutulmamalıdır. Mesela son Ḫorasân valisi Naṣr b. Seyyâr görev süresi boyunca (120-131/738-748) mevâlîden cizye vergisini kesin olarak kaldırmıştır. Bu icraatın bölgesel olduğunu, bazı Ḫorasân valileri tarafından yapıldığını, dolayısıyla da Emevî devlet politikasını yansıtmadığını gösterir bir başka delil ise Şiîlerin, Ḫâricîlerin ve otuz iki yıl boyunca Abbasî ihtilalini yürütenlerin, mevâlîyi kışkırtarak bu yanlış uygulama üzerinden Emevî aleyhtarı bir propaganda yapmamalarıdır.
The Emevi State has been widely criticized in its own civilization pool and in the West in its different dimensions. In fact, this is a normal situation. Because the Hicaz Arabs without state experience have shortly had a multinational and cultural state, which has brought with them significant problems. In the first place, the worship of the worship of the worship of the worship of the worship of the worship of the worship of the worship. But most of the research done in this regard is clear that the cash received from the site is mixed with the customer’s cash and a different kind of tax. Although it has been tested whether the Mevali had some religious criteria in critical periods, this situation has not lasted throughout the Emevian history, it has continued in various intervals, up to fifteen to twenty years. In this period, it is clear that the tax receipt from the site is derived from the illegal practices of some district governors, who are the most non-muslim local tax officials and the whole purpose of collecting the amount of the tax on the site. They will not be able to do what they want, but they will not be able to do what they want, and they will not be able to do it. But some of the rulers who found that the taxes were reduced, did not see that they were taken from the place. The tax policies of a state are of great importance in terms of the political, social and economic stability of that state. A healthy tax system minimizes the problems that the state mechanism may face within itself. To establish a fair and fair tax system is undoubtedly possible with a rooted state experience. It is known that the State of Emevi, which is subject to the research, does not have a state experience in the aforementioned sense. Furthermore, the domination of a geography of over thirteen million kilometers square, which extends to southern France in the east of the Caucasus in the west, and the need to manage the multinational structure living in these vast territories have left the administration of Emevi in a very difficult situation. The political, social and economic problems experienced by the arrival of natural borders and the stop of conquests have profoundly stumbled the state, and the endless internal rebellions that the Shiites and Haricites and groups that are opposed for a variety of reasons have brought the state to the point of degradation. It is also known that the numerous epidemic of Ebola in the Sham region has affected the society in a negative manner, has led to the change of the capital and the change of the hands of some border cities in the favor of the Eastern Roman Empire. All of these negatives have undoubtedly struck the Emevi state economically. The country’s instability and political uncertainty resulted in the fall of tax rates. For instance, in the period of Abdülmelik B. Mervân, Hz. Only half of the tax collected at the time could be collected. It can be said that the people who are discomforted by the general policies of the state are avoiding taxation, in other words, they are deceived taxation. Again, the increase in the migration from the village to the city and the remaining empty of the land charged accordingly, the uncertainty of the tax rate expected from here due to the rant struggle on the productive land and the non-Muslim movement of alertness seen in the non-Muslim section are among the other reasons for the fall of the taxes. In this context, the subject of the investigation, which is the subject of the Emevîs, can be discussed in the context of the subject of the subject of the subject. We do not have a specific work or research paper on when this application was launched, how and how it was taken from the state, whether it is a state policy and how long it was continued. Those who are in touch with the subject are far from showing a comprehensive approach. Even in the main sources it appears that the concepts of
Field : İlahiyat
Journal Type : Uluslararası
Relevant Articles | Author | # |
---|
Article | Author | # |
---|