1970'li yılların sonunda nüfuzu artan neo-liberalizm, ulus devlet düzeyinde sosyal alanın bastırılma sürecini başlatmıştır. Dünya ekonomilerinin artan oranda bütünleşmesi ve sermayenin sınırlar arası serbestliği, hükümetlerin geniş kapsamlı refah politikaları uygulama olanaklarını ve finansman kabiliyetlerini erozyona uğratmıştır. Uluslararası rekabet baskısı ülkeleri işgücü maliyetlerini düşürmeye zorlarken, gelişmekte olan ülkelerin arasındaki işgücü maliyetlerini düşürme yarışı "dibe doğru yarış", gelişmekte olan ülke insanlarının sosyal güvenliklerini ciddi ölçülerde zedelemiş ve nüfuslarının önemli bir bölümünün sosyal güvenlikten yoksun kalmalarına yol açmıştır. Türkiye 1980'li yıllarda uygulamaya koyduğu ekonomik programla dünya pazarlarına açılmıştır. Bu süreç sosyal güvenlik kuruluşlarını doğrudan yada dolaylı yollardan etkilemiş, Türk sosyal güvenlik sisteminin finansman kabiliyeti ciddi ölçülerde sınırlanmış, sistem krize girmiştir. Diğer taraftan, uygulanan politikalar sonucu artan gelir eşitsizlikleri, yoksullaşma, işgücü piyasasının esnekleşmesi, geniş toplum kesimlerinin sosyal güvenlik ihtiyacını daha da artırmıştır. Türkiye rekabet edebilirliğini güçlendirecek politikaları geliştirmek zorundadır. Sadece işgücü maliyetlerini geriletmeye yönelik politikalar sosyal istikrarı ve güvenliği ciddi bir biçimde tehlikeye sokmaktadır.
In the late 1970s, the increasing influence of neo-liberalism began the process of suppression of the social space at national state level. The increasing integration of world economies and the cross-border freedom of capital has eroded the possibilities of governments to implement widespread welfare policies and their financing capabilities. While international competition pressure forces countries to lower labour costs, the competition to lower labour costs between developing countries has "the bottom-up race" has seriously undermined the social security of people in developing countries and led to a significant part of their population being lacking social security. Turkey was opened to the world markets with its economic program in the 1980s. This process has affected social security organizations directly or indirectly, the financial capacity of the Turkish social security system has been seriously limited, the system has entered a crisis. On the other hand, the increased income inequality, poverty, the flexibility of the labour market, the needs of the widespread sections of society have increased further. Turkey has to develop policies to strengthen its competitiveness. Only policies aimed at reducing labour costs seriously threaten social stability and security.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Ulusal
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|