İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyada yaşanan gelişmeler Türk dış politikasının eksenini belirleyecektir. Sovyet tehdidine karşı güvenlik arayışları Türkiyeyi Batı bloğuna doğru adım adım yaklaştıracaktır. Gerek Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının son yıllarında (1946-1950) ve gerekse Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarında Türk dış politikasının merkezinde bu mesele bulunmaktadır. Söz konusu dönemin Türk politikacılarının ortak fikri, Sovyet tehdidine karşı NATOya girmekte birleşiyordu. Tamda bu dönemlerde Ortadoğuda kurulan İsrail devletine ABD ve Avrupanın bakış açıları Türkiyenin de bu konudaki politikalarında belirleyici unsurlardan birisi olacaktır. Türkiye bu hassas dengeleri gözeterek belirlediği dış politikası doğrultusunda 14 Mayıs 1948 tarihinde kurulan İsrail devletini hemen tanıma yoluna gitmeyerek, bekle-gör politikası izledi. İsrailin kurulmasından hemen sonra başlayan 1948-1949 Arap-İsrail Savaşında da tarafsız kalmayı tercih etti. Yaklaşık bir yıl sonra 24 Mart 1949 tarihinde ise İsraili tanıyan ilk Müslüman ülke oldu. Netice itibariyle İsrail ile ekonomik ve siyasi ilişkilerin temelleri bu dönemde belirtilen gerekçelerle atılmış oldu.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|