Tarihsel zaman süreci içinde ilk olarak ne zaman ortaya çıktığı bilinmemekle beraber, dilenciliğin insanoğlunun ilk devirlerinde dahi var olduğu görüşü kabul görmektedir. Neredeyse tüm toplumlarda varlık gösteren dilencilere devletlerin ve toplumların bakışı, içinde bulunulan sosyal ve ekonomik durumun etkisi ile değişiklik göstermiştir. Söz konusu bu durumun Osmanlı Devleti için de geçerli olduğu görülmektedir. Zira Osmanlı Devleti'nin altın çağını yaşadığı klasik dönemde çoğunlukla hoşgörü ile karşılanan dilenciler; klasik dönemin sonlarından itibaren dilenenlerin sayısının artmasına paralel olarak, Osmanlı yöneticilerinin başa çıkmak zorunda olduğu bir sorun haline gelmiştir. Öte yandan devletin idari, sosyal ve ekonomik olarak zayıfladığı süreçlerde bu durum içinden çıkılmaz bir hâl almıştır. Osmanlı devlet adamları her ne kadar dilenciliği bertaraf etmeye çalışmışsa da tam anlamıyla bir başarı elde edememişlerdir. 19. yüzyılın sonlarında Darülaceze'nin açılmasıyla, dilencilerin ana merkezi olan başkent İstanbul'da; İstanbullu ihtiyaç sahibi dilenciler kısmen de olsa bir çatı altında toplanmıştır. Ancak 20. yüzyılın başlarından itibaren dilencilerin sayısı İstanbul'da ivedi bir şekilde artmaya başlamıştır. Bu çalışmada da arşiv belgeleri ışığında mezkûr süreçte Osmanlı Devleti'nde dilencilik ele alınmıştır. Elde edilen verilerden Osmanlı Devleti'nin başkenti olan İstanbul'da dilencilerin sayısının yükseldiği görülmektedir. İncelenen kayıtlar, başkentte dilenen İstanbullu dilencilerin yanı sıra, taşradan insanların da dilenmek için akın akın başkente geldiğini göstermektedir. Dilencilerin, cami ve köprü gibi halkın yoğun olduğu yerlerde dilendikleri ve halkı rahatsız ettikleri anlaşılmaktadır. Bununla birlikte mercek altına alınan arşiv belgelerinden söz konusu süreçte; dilenciler için sadece mekânların değil, bazı ayların ve günlerin de oldukça önemli olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan kayıtlardan İstanbul'daki kadar yoğun olmamakla birlikte, taşrada da dilencilerin varlık gösterdikleri görülmektedir. Tüm bunlara ilaveten eldeki veriler, 20. yüzyıl başlarında Osmanlı tebaasından olmayan bazı yabancı uyruklu kimselerin de Osmanlı ülkesine gelerek dilendiğini işaret etmektedir.
Although it is unknown when it first appeared in the historical time process, it is accepted that prayer exists even in the early periods of mankind. The views of the states and communities on the prayer who exist in almost all communities have changed by the influence of the social and economic situation in them. This is also true for the Ottoman state. Because in the classical period in which the Ottoman State lived in the golden age, mostly tolerant prayerers have become a problem that the Ottoman rulers have to deal with, in parallel with the increase in the number of prayer from the end of the classical period. On the other hand, in the processes in which the government is administrative, social and economically weakened, this situation has taken an inevitable place. The Ottoman state men, though they tried to remove prayer, did not
Journal Type : Uluslararası
Relevant Articles | Author | # |
---|
Article | Author | # |
---|