Ortadoğu coğrafyası tarihten bugüne kadar savaşın eksik olmadığı bir coğrafyadır. Bu bölgede etkin olmak isteyen hangi ülke varsa hemen hemen hepsi zararlı çıkmıştır. Atatürk döneminde ise Ortadoğu’daki sorunlara “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” perspektifinden hareket ederek yaklaşılmıştır. Bu politikadan da Türkiye kârlı çıkmıştır. Fakat Atatürk’ten sonraki politikacılar Ortadoğu’da etkin olmak isteyerek risk üstlenmişlerdir. Fakat bu politikalar yalnızca siyasi çıkarlar elde etmek için değil dış faktörlerin de etkisi ile olmuştur. Örneğin; Kıbrıs sorununda Türkiye’nin Ortadoğu ülkelerinin oyunu kazanmak istemesi gibi. Türkiye elinde olmayan sebeplerden dolayı bu bölgeyle sürekli olarak ilgilenmek zorunda kalmıştır. Bölgede İsrail devletinin kuruluşu da Türkiye’nin Ortadoğu’ya ilişkin politikalar üretmesine yol açmıştır. Atatürk bu dönemde yaşasaydı nasıl bir politika izlerdi şüphelidir. Özellikle AK Parti döneminde Arap Baharı’na kadar pro-aktif politikalar üreten Türkiye, başarılı arabuluculuklarla ve komşularla sıfır politikasını istikrarlı yürütmüştür. Arap Baharı ise Türkiye ve diğer bölge ülkeleri için dönüm noktası olmuştur. Tarafını seçmek zorunda kalan Türkiye demokrasi isteyen halkın yanında yer almıştır. Bu tavır alma bölgedeki eski idarecilerin ve bürokratların tepkisini çekmiştir. Türkiye Suriye özelinde eski idarenin kısa zamanda düşeceğini düşünmüş fakat bu gerçekleşmeyince kendi müttefiklerini de kaybetmeye başladığına tanık olmuştur. Bu durumda farklı politikalar izlemeye çalışan Türkiye, Rusya ve İran ile işbirliğine gitmiştir. Mantıklı bir siyaset olan bu yaklaşım sonucunda belli noktalarda ortak tavır sağlanabilmiştir. Bu çalışmada amacımız Ortadoğu özelinde bölge içi-dışı ülkelerin ve Türkiye’nin Ortadoğu sorunlarına yaklaşımlarını analiz edebilmektir. Çalışmamızı güçlendirmek için pek çok yabancı-yerli akademisyenin, araştırmacı yazarın kitaplarına ve makalelerine değinildi. İnternet gazeteciliğinden ve kaynaklarından yararlanıldı. Siyasi tarih ve uluslararası ilişkiler disiplini çalışanları için faydalı bir kaynak olabileceğini düşünmekteyim.
The geography of the Middle East is a geography that has not been missing from history to date. Any country that wants to be active in this region has almost all been harmful. At the time of Atatürk, the problems in the Middle East were approached by moving from the perspective of "Yurtta Sulh Cihanda Sulh". Turkey has been profitable from this policy. But the politicians after Atatürk took the risk to be active in the Middle East. But these policies have been done not only to
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|