Tarihin farklı dönemlerinde farklı coğrafyalarda karşımıza çıkan fakat her geçen gün sayıları artmakta olan kadına yönelik fiziksel ve psikolojik şiddet, artık tüm dünya ülkelerinin ortak sorunu haline gelmiş durumdadır. Kadın ve kimlik konularının tartışıldığı günümüzde hala toplumsal bellekte yerini alan pek çok trajik olay yaşanmaktadır. Bu konuda belleklerde iz bırakan olaylardan biri de “Nirbhaya” yani Korkusuz adı ile anılan Jyoti Singh Pandey’e yaşatılanlardır. Hindistan toplumunda kadına yönelik cinsel şiddetin durdurulmasına, adalet özlemine dair sesler, tüm dünyada yükselmiş, protestolar düzenlenmiştir. Sanatçılar bireysel olarak iç dünyasını ve duygularını, kendisi de bir parçası olarak toplumsal olaylara kayıtsız kalmayarak kendi duygularını ve düşüncelerini ifade etmede sanatını dil olarak kullanabilmektedir. Nirbhaya’ya yaşatılanlara dair yükselen sesler sanatta da kendini göstermiş, farklı ülkelerden ve disiplinlerden sanatçılar sanatsal üretimleri aracılığı ile tepkilerini ortaya koymuştur. Susan Sontag’ın da belirttiği gibi yaşatılan onca acının paylaşılma motivasyonu ve toplumsal paydaşlık bilincinin yanı sıra kültürel bellekte var etme ve unutturmama sorumluluğu adına yapılan üretimler, her dönem farklı kültürlerde farklı disiplinlerde karşımıza çıkmakta ve aradan geçen onca zamana rağmen hala devam etmektedir. Çalışmada Pandey’in yaşadıkları ve ardından sanatsal üretimlerinde konu olarak Nirbhaya’yı ele alan ve farklı bakış açılarıyla yaklaşan sanatçılar, eserleri incelenmiştir. Görülmüştür ki tecavüzün konuşulması ve susulmaması noktasında bir milat olmuştur. Yasal düzenlemede değişim yeterli olmasa da sanatsal üretimlerin Nirbhaya’nın unutulmaması açısından önemli olduğu düşünülmektedir. Sanat eserlerinin toplumları belirli konularda bilinçlendirebileceği ve kamuoyu oluşturabileceği bu trajik olay sonrasında yapılan üretimlerle açıkça görülmektedir. Farklı ülkelerden din, ırk, cinsiyet ve yaştan bağımsız tüm kimliklerinden arınan sanatçıların bir duruma ya da kişiye empati kurması, dert edinmesi ve bir sorumluluk ile hareket etmesi, sanatın insan iletişimi konusunda ne denli etkili oldığunu göstermektedir. Konudan ya da olaydan uzakta, bir bağ olmaksızın insan ve sanatçı olma gerekliliği ile hareket eden ve bu motivasyon ile üretim yapan sanatçılar, günümüz iktidarları karşısında bilinçli hareketleri ile değişimin mümkün olduğunu tüm dünyaya göstermektedir.
Tarihin farklı dönemlerinde farklı coğrafyalarda karşımıza çıkan fakat her geçen gün sayıları artmakta olan kadına yönelik fiziksel ve psikolojik şiddet, artık tüm dünya ülkelerinin ortak sorunu haline gelmiş durumdadır. Kadın ve kimlik konularının tartışıldığı günümüzde hala toplumsal bellekte yerini alan pek çok trajik olay yaşanmaktadır. Bu konuda belleklerde iz bırakan olaylardan biri de “Nirbhaya” yani Korkusuz adı ile anılan Jyoti Singh Pandey’e yaşatılanlardır. Hindistan toplumunda kadına yönelik cinsel şiddetin durdurulmasına, adalet özlemine dair sesler, tüm dünyada yükselmiş, protestolar düzenlenmiştir. Sanatçılar bireysel olarak iç dünyasını ve duygularını, kendisi de bir parçası olarak toplumsal olaylara kayıtsız kalmayarak kendi duygularını ve düşüncelerini ifade etmede sanatını dil olarak kullanabilmektedir. Nirbhaya’ya yaşatılanlara dair yükselen sesler sanatta da kendini göstermiş, farklı ülkelerden ve disiplinlerden sanatçılar sanatsal üretimleri aracılığı ile tepkilerini ortaya koymuştur. Susan Sontag’ın da belirttiği gibi yaşatılan onca acının paylaşılma motivasyonu ve toplumsal paydaşlık bilincinin yanı sıra kültürel bellekte var etme ve unutturmama sorumluluğu adına yapılan üretimler, her dönem farklı kültürlerde farklı disiplinlerde karşımıza çıkmakta ve aradan geçen onca zamana rağmen hala devam etmektedir. Çalışmada Pandey’in yaşadıkları ve ardından sanatsal üretimlerinde konu olarak Nirbhaya’yı ele alan ve farklı bakış açılarıyla yaklaşan sanatçılar, eserleri incelenmiştir. Görülmüştür ki tecavüzün konuşulması ve susulmaması noktasında bir milat olmuştur. Yasal düzenlemede değişim yeterli olmasa da sanatsal üretimlerin Nirbhaya’nın unutulmaması açısından önemli olduğu düşünülmektedir. Sanat eserlerinin toplumları belirli konularda bilinçlendirebileceği ve kamuoyu oluşturabileceği bu trajik olay sonrasında yapılan üretimlerle açıkça görülmektedir. Farklı ülkelerden din, ırk, cinsiyet ve yaştan bağımsız tüm kimliklerinden arınan sanatçıların bir duruma ya da kişiye empati kurması, dert edinmesi ve bir sorumluluk ile hareket etmesi, sanatın insan iletişimi konusunda ne denli etkili oldığunu göstermektedir. Konudan ya da olaydan uzakta, bir bağ olmaksızın insan ve sanatçı olma gerekliliği ile hareket eden ve bu motivasyon ile üretim yapan sanatçılar, günümüz iktidarları karşısında bilinçli hareketleri ile değişimin mümkün olduğunu tüm dünyaya göstermektedir.
Alan : Hukuk; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|