İnsan kendini bildiğinden bu yana sürekli olarak bir şeyleri anlatma ihtiyacı duymuştur. Resim, şiir, edebiyat gibi farklı biçimlerde ortaya çıkan bu ihtiyaç 20. Yüzyılın başlarında sinema ile devam etmiştir. Bütün sanat disiplinlerini kapsayan bir yapı olarak sinema anlatı açısından çeşitli biçimlerde karşımıza çıkar. Öncelikle bir eğlence aracı olarak görülen sinemanın kendine ait bir dil yapısına sahip olduğu yıllar sonra kabul edilir. Sinema gerçekliği olduğu gibi aktarmanın dışında öykü anlatmaya başladığı bu yıllarda klasik anlatı yapısına sahiptir. Aristoteles’in tarif ettiği yansıtmacı anlatım biçimi sonraları değişik formlar edinir. Özellikle 1960’lı yıllarda Brecht ile birlikte özdeşleşmeye dayalı anlatı biçimine karşıt olarak yabancılaşma üzerine kurulu modern anlatı yapısı kendini göstermiştir. Sinemada klasik, göstermeci ya da konvansiyonel olarak kabul gören Aristotales’çi anlatı biçimi yerine bu yıllarda yabancılaşma efekti üzerine kurulu anlatı formu ortaya çıkmıştır. Brecht’in öncülük ettiği bu biçim özdeşleşmeye karşıt ve izleyicinin aktif katılımını savunmaktadır. Haneke sineması örneklerinden “Funyy Games” adlı filminde de bu yabancılaşma efekti çeşitli biçimlerde uygulamıştır. Oyunculuk ve hikaye kurgusu açısından adı geçen film yabancılaşma unsurlarını kullanarak izleyiciye klasik anlatı dışında Brechtyen bir anlatı dili sunmaktadır.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler; Spor Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|