Özet: 19. Yüzyılda İngiltere, Fransa ve Almanya gibi büyük Avrupa ülkelerindeki hammadde açlığı ve bu ülkeler arasındaki politik rekabet sömürgeciliğin zirveye tırmanmasına neden olur. Aynı dönemde, bu ülkelerle birlikte Belçika’da da sömürgecilik göz ardı edilemeyecek bir seviyede varlığını sürdürmektedir. Ancak Belçika’nın sömürgesi Kongo’nun diğer kolonilerden farkı, ülkenin Kral II. Leopold’ün özel mülkü olması ve bu durumdan aldığı güçle kralın burada 23 yıl sürdürdüğü vahşi uygulamalar, kıyım ve hırsızlıktır. Bu bağlamda, bu çalışma bir anlamda Conrad’ın Karanlığın Yüreği adlı romanındaki kurgusal gerçeklerle Leopold döneminde yaşananlar arasındaki paralelliği ortaya koymakta ve romanı bir hırsızlık romanı olarak ele almaktadır. Öykü, roman, tiyatro ve hatta şiir de olmak üzere bütün sanat eserlerinin ortaya çıktığı dönemin toplumsal, siyasal ve ekonomik koşullarını yansıtması yadsınamaz bir gerçektir. Edebiyat ve sanat eserleri ile toplumsal koşullar arasındaki ilişkileri araştırarak tespit etmek Marksist eleştiri yöntemi üzerine kurulmuş olan edebiyat sosyolojisinin bir işlevidir. Marksist eleştiride toplumda üretim araçları ve üretim ilişkilerinden oluşan altyapı, kültür, din, dil, devlet, örf ve adetler gibi unsurlardan oluşan üstyapıyı belirler. Marksist eleştiri sosyolojik bağlam yanında edebiyat açısından ele alındığında temelinde yansıtma kuramı ve gerçekçilik akımı olduğu görülmektedir. 19. ve 20. yüzyılda Marksist edebiyat kuramcıları temeli Aristoteles’e dayanan yansıtma kuramını esas alarak kuramı, ekonomik açıdan ve yukarıda da değinilen altyapı-üstyapı ilişkileri bağlamında yorumlamışlardır. Buradan hareketle Marksist eleştiri yöntemi edebiyat eserleri ile toplumsal yapı arasında sıkı bir ilişki bulunduğunu varsaymaktadır. Bunun yanında Althusser’in öncülük ettiği ve 1960’larda geçerlilik kazanan, edebiyatın ve sanat eserlerinin birer üretim aracı olduğu fikri de Marksist eleştirinin bünyesinde yer almaktadır. Bu durumda yazar da toplumda var olan ideolojiyi, bir anlamda var olan hammaddeyi, edebiyat aracılığıyla alıp işleyerek ve dönüştürerek yeni bir ürün ortaya koyan bir üreticidir. Kısacası burada toplumun ya da toplumda var olan ideolojinin doğrudan yansıtılması söz konusu değildir. Yani Aristoteles’in yansıtma kuramında olduğu gibi edebi eserler toplumu birebir yansıtan aynalar değildir, elde bulunan malzeme değiştirilip dönüştürülerek yeni bir eser ortaya koyulur. Bu bağlamda, Conrad’ın da II. Leopold döneminde Kongo’da yaşanan
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|