Cumhuriyetin kurulmasının ardından Türkiye’de hakim olan dışlayıcı laiklik anlayışı ve bu doğrultuda uygulanan politikalar, dini uzun yıllar boyunca kamusal alanın dışında tutmuştur. Özellikle 1924-1946 arasında oldukça katı biçimde uygulanan dışlayıcı laiklik karşısında dindarların kamusal alanla ilgili talepleri gündeme getirmesi mümkün olmamıştır. Ancak çok partili siyasi hayata geçildikten sonra dini özgürlüklerle ilgili talepler gittikçe artan şekilde gündeme gelmeye başlamıştır. 1970’lerden itibaren üniversitelerde başörtülü öğrencilerin sayısı artmaya başlamış, 1980’lerden itibaren mesele bir rejim tartışmasına dönüşerek başörtüsü laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle üniversitelerde yasaklanmıştır. 1980’ler ve 1990’lar boyunca yasak taraftarı olanlarla yasağa karşı olanların mücadelesi söz konusu olmuş, yasak bazen katı biçimde uygulanırken bazen hafifletilmiştir. 1990’lı yıllarda üniversitelerden mezun olmaya başlayan başörtülü öğrenciler kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmaya başlayınca kamusal alanda başörtülülerin sayısında hızlı bir artış yaşanmıştır. 28 Şubat postmodern darbesiyle dışlayıcı laiklik yeniden hakim anlayış haline gelmiş ve tüm kamu kurum ve kuruluşlarıyla birlikte bütün okullarda başörtüsü yasağı katı bir şekilde uygulanmaya başlamıştır. 2002 yılında iktidara gelen muhafazakar demokrat Ak Parti genel olarak dışlayıcı laiklik uygulamalarına son vermek, özelde ise başörtüsü yasağını kaldırmak için bir çok girişimde bulunmuş ancak ilk iki iktidar döneminde mevcut anlayışı değiştirmeyi başaramamıştır. Bununla birlikte yapılan yasal düzenlemeler ve atamalarla gerekli altyapı oluşturulmuş, 2011 yılında başlayan üçüncü iktidar döneminde dışlayıcı laiklik anlayışının değiştirilmesine ve bu bağlamda başörtüsü yasağının tamamen kaldırılmasına yönelik adımlar birbiri ardına atılmıştır. Makalede başörtüsü yasağının tarihsel gelişimi ve yasağın kaldırılma süreci dışlayıcı laiklik ve pasif laiklik bağlamında ortaya konulacaktır.
After the establishment of the Republic, the exclusive conception of secularity that dominated in Turkey and the policies implemented in this direction, the religion has been kept out of the public sphere for many years. Especially in the face of the exclusive secularism, which was applied quite rigorously between 1924 and 1946, it was unlikely that religious persons would present the demands concerning the public space. But after the multi-party political life, the demands of religious freedoms have begun to appear increasingly. Since the 1970s, the number of students who have been dismissed in universities has begun to increase, and since the 1980s, the issue has become a regime debate and has been banned in universities because it is contrary to secularity. Thro
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler; Spor Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|