Sosyal güvenlik sistemi bireyleri çeşitli risklere karşı koruyan ve geleceklerini güvence altına almaya çalışan çok önemli refah düzeyi göstergelerinden birisidir. 1980’li yıllardan sonra küreselleşmenin de etkisiyle işgücü piyasalarındaki değişim, sosyal güvenlik sistemini de derinden etkilemiştir. Öyle ki, bir taraftan devletin, sosyal güvenlik sistemi üzerindeki rolü azalırken, diğer taraftan özel emeklilik sistemi yaygınlaşmaya başlamıştır. Ancak işgücü piyasasında ve sosyal güvenlik sistemindeki yapısal değişim ve dönüşümler; çalışma yaşamında var olan cinsiyet eşitsizliğini daha da derinleştirmiştir. Bilindiği gibi kadınların çalışma hayatındaki sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu artış genellikle güvencesiz işlerde gerçekleşmektedir. Bununla birlikte, eğer kadınların istihdam edildiği işler nispeten kısa, düzensiz ve güvensiz ise kadınlar düzenli prim ödeme ilkesine dayanan sosyal güvenlik sisteminden dışlanmaktadır. Dolayısıyla kadınların önemli bir kısmı çalışma hayatının içinde yer almasına rağmen, kendi üzerlerinden sosyal güvenlik hakkına sahip olamamaktadırlar. Bu nedenle söz konusu kadınların bir kısmı bağımlı statüsünde sisteme dâhil olmaya çalışmaktadırlar. Ancak sisteme dâhil olamayan kadınlar ise güvenceden yoksun bir hayat sürmek durumunda kalmaktadırlar.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler; Spor Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|