Art Spiegelman’ın 1980 yılında basılan çizgi romanı Maus yayınlandığında, Holokost türünde anlatının yenilenmesi gerekliliğine dikkat çekildi. Roman Holokost'un yazarlara ve sanatçılara yönelttiği ahlaki zorluğa işaret ederek Holokost edebiyatının sadece metnin söylediği şeyle değil, aynı zamanda nasıl söylediği ile de ilgili olduğunu vurgulamaktadır. 1992 yılında Jane Yolen’ın GrimmKardeşler’in ünlü masala olan Uyuyan Güzel ile Holokost hikayesini birleştirdiği Briar Rose adlı romanında da benzer bir yaklaşım görülmektedir. Masal ve vahşet içeren tarihi bir olayı yan yana koyarak yazar, okuyucuyu yirminci yüzyılın başındaki en önemli zulüm ile yüzleşmek zorunda bırakarak okuyucuya etik bir sorumluluk vermiştir. Her ne kadar roman Gemma’nın geçmiş travmasını hatırlaması ve günümüze aktarması olarak görülse de, bu aktarma sayesinde Gemma hikayenin yazarı ve onu dinleyen Becca da okuyucu olarak görülür. Hikaye içinde yaratılan hikaye aracılığı ile romanın asıl üstünde durduğu Gemma’nın geçmişi nasıl hatırladığı veya bu hatıraları günümüze nasıl aktardığından çok, Becca’nın Gemma’nın geçmişini keşfederek, bu geçmişin nasıl bir parçası haline geldiğini görürüz. Bu makale, romanı yalnızca birinci nesil bir soykırım öyküsü olarak değil, Marianne Hirsch tarafından ortaya atılan bir terim olan “post-bellek kuşağı”nın karşı karşıya kaldığı ahlaki çağrının bir temsili olarak inceleyecektir.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|