Harem kelimesini ilk önce akla getirdiği anlam itibariyle Mekke ve Medine şehirleriyle, çevrelerindeki belirli bölgeler için kullanımıyla ilk önce karşımıza çıkmaktadır. Lügatlerde, “yasaklanmış, korunmuş, dokunulmaz” manasına gelen harem kelimesi haram ile eş anlamlı olduklarını belirtmişlerdir. Osmanlı’da ise sarayla konakların ve evlerin kadınlara ayrılan kısmına verilen isim olmuştur. Terim olarak ise Mekke ve Medine şehirlerinin sınırları ile Hz. Peygamber tarafından çizilen çevresi için kullanılmıştır. Mekke hareminin dışında kalan bölgeye sınırların ve yasakların kalkması anlamına gelen hil denilmektedir. Hil ise dışarıdan Mekke’ye gelen kişilerin ihrama girmek zorunda oldukları sınırlar içinde (mîkat) olduğu halde, harem bölgesi dışında kalan yerlere verilen isimdir. Harem hayatı Osmanlı saraylarında kuruluştan itibaren mevcut olmakla beraber teşkilatlandırılması Fatih Sultan Mehmed zamanında gerçekleşmiş ve bu teşkilat, devlet yapısındaki genel eğilime uygun biçimde, devşirme sistemiyle geliştirilmiştir. Burada en alt kademe olan cariyelikten son mertebe olan ustalığa yükselme birçok bakımdan Enderun teşkilatındaki terfi sistemine benzemektedir. Aslında Osmanlı saray teşkilatında Harem-i Hümâyun tabiri hem haremi hem de Enderun’u içine almaktadır. Enderun ise padişah, saray ve devlet hizmetinde bulunacak erkeklerin, harem ise kadınların yetiştirilmesi için bir eğitim kurumu olarak anılmaktadır. Biz bu çalışmamızda Osmanlı’da XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren saray haremiyle ilgili bilgiler bulunmaktadır. Bu bilgiler kısmen çoğalmakta ve bu dönemin tarihi gelişimi içerisinde saray hayatı hakkında bazı ayrıntılara rastlanmaktadır. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman’ın hasekisi Hürrem Sultan ve kızı Mihrimâh Sultân’la başlayan Vâlide Nurbânu Sultan ve Vâlide Safiye Sultan’la devam eden entrikalar günümüz dizilerine konu olması bizi bu araştırmaya sevk etmiştir.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|