Aglomerasyon veya metropoliten alan ya da büyükşehir olarak İstanbul özellikle son altmış yılda daha önce hiçbir dönemde olmadığı kadar geniş mekâna yayılmıştır. Bu yayılmadaönemli neden II. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan hızlı nüfus artışı ve buna paralel olarak ülkenin yaşamış olduğu yapısal değişimdir. Bu dönemde Türkiye’de devletçi ekonomiden liberal ekonomiye geçişle birlikte yabancı sermaye için fırsatlar yaratılmıştır. Yabancı sermayenin ağırlıklı olarak yatırımları için pazar, yetişmiş eleman, uygun iklim ve ulaşım imkânlarının uygun olduğu Marmara Bölgesini ve burada da Osmanlı’nın başkentini tercihi söz konusu olmuştur. Bu durum, yani yeni işyerlerinin açılması ucuz iş gücüne ihtiyaç doğurmuştur. Yine bu dönemde kırsal alanda nüfus yoğunluğunun artması, makineleşme ile zaten yetersiz olan iş imkânlarının daha da azalmasına yol açmıştır. İtici ve çekici faktörlerin eş zamanlı yaşanması itilen alan olan kırdan çeken alan olan şehirlere doğru hareketi (göçü) hızlandırmıştır. Bu yer değiştirme Türkiye’de planlı gerçekleşmediği için ülkenin belirli alanlarında ve özelliklede İstanbul’da nüfus yığılması ve yerleşim sahasının genişlemesi sonucunu doğurmuştur. Bu genişleme sonucunda İstanbul şehri kısa sürede bir metropol kent haline gelmiştir. Merropol şehir İstanbul’da zamanla birbirinden farklı yerleşme özellikleri ortaya çıkmaya başlamıştır. 1950 sonrasında plansız olarak gelişen şehir bölgeleri Ümraniye, Zeytinburnu, Alibeyköy, Gaziosmanpaşa gibi yerleşim bölgelerine karşın azda olsa planlı yerleşmeler de kurulmuştur. Bunlara 1950’lı yılların Levent’i, 1960’ların Ataköy’ü günümüzün Beylikdüzü, Acarkent, Ataşehir, Arıköy, Bahçeşehir ve Başakşehir’i İstanbul’dan örneklerdir. Levent, Türkiye’de kurulan ilk “Bahçeşehir” olmuştur. Şehrin genişleme sürecinde surların dışına ve Haliç kıyısına yerleşen sanayi kuruluşları, çevresinde gecekondu mahallelerini oluşturmuştur. Böylece gecekondu yerleşmeleri tarafından çevrilen ve kısa sürede mekânsal olarak sıkışan sanayi kendine yeni yerler aramış ve sanayi suburbanlaşmıştır. Oluşan yeni sanayi bölgeleri nüfusu da beraberinde sürüklemiş ve bu durum merkezden uzakta kalan geçmişin mera ya da tarım alanlarının yapılaşmaya açılması sonucunu getirmiştir. İstanbul metropolünün banliyöleşmesi olarak tanımlayabileceğimiz bu mesken hareketliliği metropolün sınırlarının doğu-batı yönünde il sınırlarına kadar genişlemesine ve yakın çevresindeki şehirlerle birleşmesine neden olmuştur. Bu süreç içerisinde merkezde yer alan ticaret, eğitim, finans gibi bazı fonksiyonlarında çevre yerleşmelere kaymış ve böylelikle İstanbul’da banliyöleşme sonrası kentleşme sürecide başlamıştır. Bu çalışmada sanayi ve konut yapısındaki değişim ve metropoliten alan kenarında gerçekleşen yerleşme dinamiklerinin şehrin yeni yapışına etkisiyle kentsel ekonomi ve kentsel yapının yeni alanlarda yükselişi ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: İstanbul, Banliyöleşme, Banliyöleşme Sonrası, Değişim
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|