Yirminci yüzyılın sonları ve yirmi birinci yüzyılın başından itibaren, göçmen kimliği fikri, diasporaların kişinin kökeninin dayandığı topraklarla olan bağlarını, kültürel farklılıkları ve peşinen belirlenmiş sınırları sorgulamaya başlamasıyla göçmen kimliği fikri yeniden irdelenmiş ve sorunsal bir hal almıştır. Postkolonyal çalışmalarda merkez/çevre, aidiyet/ait olmama, ulus/diaspora ve ben/öteki gibi tanımları yapabilmek için kullanılan özdeşleştirici bakış açısı; Avrupa’ya yerleşen Batılı olmayan göçmenlerin kimlik inşa sürecini, kimliklerini Birinci Dünya vatandaşı olarak yeniden inşa ettikleri doğrusal bir süreç olarak ortaya koymuştur.Her kategorinin veya grubun gerçek, hayali veya metaforik sınırlara (bu sınırlar bedensel, ulusal veya ırk ve etnisite temelli sınırlar olabilir), kendini ötekilerden ayırt etmek adına ihtiyaç duyduğu fikrinden hareketle; bu yaklaşımınyaygın temalarından biri, kolonyal ve neo-kolonyal deneyimlerin belirlediği katı ulusal ve etnik sınırlar sergilemek ve göçmenlerin baskın söylem içerisinde yabancı olarak tasvir edildiği temsilleri incelemektir. Kategorisel sınırlar ve bu gruplara atfedilen sosyal anlamlar, bilinçli ve bilinçsiz olarak ötekileştirmenin yapısal niteliklerini şekillendirmektedir. Kureishi’nin başyapıtı olan Varoşların Buda’sı (The Buddha of Suburbia) ana karakter Karim, onun ailesi ve arkadaşları aracılığıyla ötekileştirme ve ırkçılığın sözel ve fiziksel sonuçlarını irdeleyen önemli göçmen romanlarından bir tanesidir. Kureishi, Karim ve ait olduğu diaspora topluluğunun, ana akım Britanya toplumu içerisinde aynı anda nasıl hem bu toplumun bir parçası hem de yabancı olduklarını gözler önüne seriyor. Bu çalışma; Varoşların Buda’sındaki ötekileştirme fikrini ve Batılı söylemin ‘öteki’yi Avrupalı etnomerkezciliğin bir parçası olarak asimile ederek sabit ve ötekileştirilmiş bir göçmen kimliği inşa etme çabasını irdelemektir.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|