Özet:

İnsanoğlu, dünyaya başıboş ve amaçsız gönderilmediği gibi belli sorumluluklar ile muhatap olan bir varlıktır. Allah’a kulluk etmek gibi temel bir yükümlülüğü olan insanın, asıl hedefinin ahirette başarılı ve mutlu olmaya yönelik olduğu bir gerçektir. Aslında tüm ilahi dinler, ahirete iman esasına sahip olmuşlardır. Nitekim İslam dini de bunu, iman esaslarından biri olarak kabul etmiş ve insanlara izâh etmiştir. Bu yönüyle ahirete imanın insanın bu dünyadaki davranışlarına yön verme etkisi yüksektir. Bu durum bazen dünya hayatı ile ahiret hayatının tamamen birbirinin zıddı iki âlem olduğu şeklinde anlaşılabilmiştir. Hâlbuki İslam’ın ana kaynakları olan Kur’ân ve sünnete göre her iki âlem de birbirini tamamlayan, biri asıl varış yeri ve diğeri de hazırlık alanı hüviyetindedir. İslamiyet, dünya ve ahiret ilişkisinde de dengenin korunmasını esas almaktadır. Çünkü Hz. Peygamber (sas) bir yandan tembelliği, yerinde saymayı kötülerken, diğer yandan her iki dünya için çalışıp çabalamayı emretmiştir. Onun sünnetinde çalışmaya dayalı, hareketli ve canlı ticaret ilkelerinin önemsendiğini görmekteyiz.

Anahtar Kelimeler: