Türkiye’de 16 Nisan 2017 tarihindeki referandumla kabul edilen son Anayasa Değişikliğinin, TBMM’ni ortadan kaldıracağı veya en azından demokratik sistem içindeki güç ve yetkilerini bir hayli azaltarak etkisizleştireceği ve adeta sembolik bir konuma düşüreceği yönünde pek çok manipülatif iddia ileri sürülmüştür. 9 Temmuz 2018’de Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçişle birlikte, Türkiye’de parlamentonun konumunda bir değişimin yaşanıp yaşanmadığı ve yaşandıysa, bu değişimin TBMM’nin lehine olup olmadığı konusunun açığa çıkarılması, yeni hükümet sistemini doğru anlamak ve uygulamak açısından büyük önem taşımaktadır. Yeni hükümet sisteminde Meclis’in, başlıca iki yasama fonksiyonu olan kanun yapma ve hükümeti denetleme konusunda etkisiz bir konuma düşürülmediğini öncelikle belirtmek gerekir. Bu çalışma kapsamında ise, TBMM’nin, en temel bu ve diğer fonksiyonlarını gerçekleştirme noktasında, eskisine göre daha güçlü ve özerk bir anayasal statüye kavuşturulduğuna ilişkin yaklaşımların hukuki analizi yapılacaktır. Cumhurbaşkanlığı Sistemi, önceki dönemin yapısal ve fonksiyonel yönden iç içe geçmiş yasama-yürütme görüntüsünden, daha sağlam ve gerçekçi bir kuvvetler ayrılığına zemin hazırlamaktadır. Böylesi bir kuvvetler ayrılığı ilkesinin işletilmesiyle de, hükümetin TBMM karşısında hesap verebilirliği artırılmış olacaktır. 2017 Anayasal düzenlemesi, TBMM’ni yürütme karşısında eskisine göre daha güçlü, bağımsız ve denetleyici bir konuma getirmeyi hedeflemektedir. Dolayısıyla bu anayasal düzenlemenin, TBMM’ni ortadan kaldırdığı veya Meclis’in güç ve yetkilerini minimize ettiği yönündeki söylemlerin, en azından anayasal ve hukuki bir temelinin bulunmadığını ifade etmek gerekir. Yeni hükümet sisteminin hedefleri arasında olan daha güçlü, bağımsız ve denetleyici bir TBMM’nin siyaseten ve fiilen gerçekleşip gerçekleşmediğini ise, uygulamalar bu süreç içerisinde gösterecektir.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|