İslam hukukunun önemli kaynaklarından biri olan örf, vahiy döneminden fıkhın tedvin edildiği dönem ve sonrasına kadar değişik alanlarda farklı ölçü ve şekillerde hukuka kaynaklık ederek usûl ve furû eserlerinde çok önemli bir konuma sahip olmuştur. Bilindiği üzere İslâm hukukunda hükümlerin vaz‘ edilmesindeki asıl gaye; insanların durumlarını düzeltmek, aralarında adaleti gerçekleştirmek ve sıkıntılarını gidermektir. O halde, hüküm verilirken, insanların âdet edindiği ve akl-ı selim sahiplerin uygun gördüğü şeyleri dikkate almamak, insanları büyük bir sıkıntıya sokar ki bu durum İslâm hukukunun ruhuna aykırıdır. Çünkü örf ve âdetlerin tamamen toplumdan çıkarılması insanlara büyük sıkıntı verir. Bu yüzden İslâm hukukunun temel kurallarından birine aykırı olmayan örfün, hüküm çıkarılırken dikkate alınması gerekir. İşte bu sebeple bir taraftan örfün hukukî konumunun doğru bir şekilde belirlenip sınırlarının bilinmesi; diğer taraftan da fetvâ makamında bulunan kimselerin hizmet ettiği veya yaşadığı toplumdaki örf ve âdetlerin bilgisine tam olarak sahip olması gerekir. Bu amaç doğrultusunda öncelikle örfün tanımı, konumu, kaynak değeri, kısımları ve geçerlilik şartları gibi konular ana hatlarıyla sunulmuş; akabinde ise İbn Âbidîn’in Neşru’l-arf adlı risalesinden hareketle Hanefi mezhebinde yerel örfün ve zamanla örfte meydana gelen değişimin hukuk normunun oluşumunda nasıl bir etkiye sahip olduğu incelenmiştir.
Alan : İlahiyat
Dergi Türü : Ulusal
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|