Şiirlerinde çeşitli kaynaklardan beslenen divan şairleri, ünlü sufi Hallac-ı Mansur (244/858-309/922)’a karşı da kayıtsız kalamamış, onu da şiirlerinde konu edinmişlerdir. Hak aşığı Hallac-ı Mansur’un çileli yaşamı, insanı etkileyen düşünceleri ve hazin sonu şairlerin hayal dünyasını sürekli meşgul etmiştir. Manzumelerin beyit yahut bentlerinde yer verilen Hallac hakkında müstakil eserler de kaleme alınmıştır. Bu yazıda ise bölümler halinde yazılan bir mesnevinin Hallac-ı Mansur’a ayrılan kısmı değerlendirilecektir. Eserin yazarı Edirneli Kâmî (1059/1649-1136/1724) ilim ve irfan sahibi bir şairdir. Bağdat’ta kadı olarak bulunduğu sıralarda çalışmamıza konu olan Tuhfetü’z-zevrâ mesnevisini kaleme almıştır. Şair, eserinde Bağdat’ta medfun velileri anlatmıştır. Toplam 26 başlık altında 581 beyitten oluşan mesnevi, aruzun “mef‘ûlü mefâ‘ilün fa‘ûlün” kalıbıyla yazılmıştır. Bu çalışmada, bir divan şairinin Hallac-ı Mansur’a bakış açısının incelenmesiyle, divan şiirinin beslendiği kaynaklardan birisine kapı aralanması amaçlanmış, eserin Türk kültür ve düşünce tarihine ne kadar önemli katkılar sağladığının gözler önüne serilmesi hedeflenmiştir. Bu düşüncelerle Tuhfetü’z-zevrâ mesnevisinin Hallac-ı Mansur’la ilgili bölümünün beyitleri günümüz Türkçesine çevrilerek açıklaması yapılmıştır. Edirneli Kâmî eserde Hallac-ı Mansur’u çarpıcı benzetmelerle tasvir etmiş, hayatından çeşitli kesitler sunmuş, sohbet arkadaşlarını sıralamış, düşünce dünyasını dile getirmiş ve takva yönünü anlatmıştır. Sufinin doğduğu ve yaşadığı şehirden söz etmiş fakat ünlü sözü “enelhakk”a yer vermemiştir. Hallac-ı Mansur hakkında çeşitli görüşlerin farkında olan şair, sufiye karşı olumlu kanaat sergilemiştir.
Field : Eğitim Bilimleri; Filoloji
Journal Type : Uluslararası
Relevant Articles | Author | # |
---|
Article | Author | # |
---|