Ayni dönemde yaşamış ve benzer felsefi eğitimler almış olan Fransız kökenli Emile Durkheim ve Alman kökenli Georg Simmel, sosyolojinin bir bilimsel alan olarak ortaya çıkması ve geliştirilebilmesi gibi ortak kaygılarla yola çıkmış olmalarına karşın birbirlerinden çok farklı yöntem ve tarzda sonuçlara ulaşmışlardır. Durkheim toplumun kendi başına olgusal bir gerçeklik olduğu savı ile sosyolojinin metodolojisini kurgularken, Simmel, toplum diyebileceğimiz kendi başına bir varlığın olmadığı, toplumsallığın ancak bireyler arası bağlantılar, etkileşimler, ilişkiler ve rabıtalar üstünden anlaşılabileceği ve toplumsal değişimin, keşfedilmeyi bekleyen yasalarının değil ucu açık ve akışkan bir dinamiği olduğunu önermiştir. Bu önermeler ışığında, toplumsal gerçeklik bir olgu değil bir süreç olarak anlaşılırken, Simmel'in bireylerarası ilişki ve etkileşimlerin formlarının formel sosyolojinin konusu olabileceğini ancak muhtevalarının keyfedilmeyi bekleyen kuralları olmadığını tartışmaya açmış olması da, toplumsal kültür anlayışının, Durkheimcı birey üstünde belirleyici gücü olan kolektif bilinçten farklı bir noktada şekillenmesine neden olur.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Ulusal
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|