Doğa, eski Türk insanı için her zaman ilgi çekmiş ve gizemleriyle ön plana çıkmıştır. Bu nedenden ötürüdür ki doğaya saygıda özen gösterilmiş, doğaya karşı yapılacak yanlış hareketlerin birtakım olumsuzluklara ve felaketlere yol açacağı düşünülmüştür. Doğa olayları genellikle insanlar nazarında tanrının insanlara verdiği mesajlar olarak yorumlanmıştır. Bu mesajlar kimi zaman bir ödül kimi zamansa ceza olarak nitelendirilmiştir. İnsanoğlunun varoluşundan beri kutsal saydıkları ve kutsiyet yükledikleri bu varlıkların içinde gökyüzü de vardır. İnsanlar gökyüzüne karşı büyük bir hayranlık ve saygı duyarak inandıkları tanrısal varlıkların gökyüzünde yaşadıklarını düşünmüşlerdir. Dağların gökyüzüne olan yakınlığı göz önüne alındığında, dağlar, hem bir tanrı hem de tanrıların yaşadığı/ikamet ettikleri yer olarak görülmüştür. Dağlara yüklenen bu kutsiyet, pek çok efsane ve destan metninde, merkezinde dağların yer aldığı farklı farklı inanışları görmemize neden olmaktadır. Dağların dünyayı ayakta tutan direkler olduğuna, yeraltı, yeryüzü ve gökyüzünden ibaret olan üç âlemi birbirine bağladığına, tanrıların mekânı olduğuna, canlı birer varlık olduklarına inanılması, bunlardan sadece bir kaçıdır.Bu çalışmada dağ kültlerinin oluşturduğu inanışlar genelinde Türk dünyası ve bu inanışların günümüze kadar gelen yansımaları özelinde Erzincan dağ kültü incelenecektir.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|