Modernleşme süreci Türkiye’sinde siyasi ve sosyal dönüşümün çok tartışılan alanlarından biri de milli egemenlik prensibinin anlam ve yorumlanmasına ilişkindir. Türkiye’de milli egemenlik düşüncesinin muhteva ve kapsamı, Batı siyasal ideolojilerinin tesirinde gelişip dönüştüğü gibi, Osmanlı Devleti’nin içerisinde bulunduğu siyasi ve sosyal hadiselerden de etkilenmiştir. Osmanlı Devleti’nden ulus devletine geçiş sürecinde Milli egemenlik prensibinin “padişahın” kutsal mevcudiyeti ile nasıl uyumlulaştırılabileceği, daha açık bir ifade ile padişahın varlığının, Osmanlı halkı üzerindeki haklarının nasıl sürdürülebileceği bir sorun olmuştur. II. Meşrutiyet döneminin ilk yıllarında kurulan siyasal partilerin programlarında, kutsal bir şahsiyet olan padişaha bağlılık ifade edilirken, zamanla padişah, varlığı meclise gölge düşüren bir hükümdara dönüşecektir. Bu bakımdan Türkiye’de modernleşme süreci içerisinde milli egemenlik prensibinin dönüşümü II. Meşrutiyet dönemi siyasal parti programları dikkate alınarak incelenmelidir. Türkiye’de ulus devlet anlayışının ve Türkçülük ideolojisinin açık olarak ilk savunucusu Milli Meşrutiyet Fırkası’nın, mensuplarının “milli egemenlik” ilkesi hakkında görüş ve yorumları bu çalışmanın konusunu teşkil edecektir. Söz konusu fırkanın geleneksel otoriteyi, yöneten ile yönetilenler arasında var olan, karar vericinin üstünlüğüne dayanan bir ilişki biçimini koruma ve sürdürme inancı, İttihat ve Terakki Fırkası ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası mensuplarınca eleştirilmiş ve fırka yalnızlaştırılmıştır.
Modernleşme süreci Türkiye’sinde siyasi ve sosyal dönüşümün çok tartışılan alanlarından biri de milli egemenlik prensibinin anlam ve yorumlanmasına ilişkindir. Türkiye’de milli egemenlik düşüncesinin muhteva ve kapsamı, Batı siyasal ideolojilerinin tesirinde gelişip dönüştüğü gibi, Osmanlı Devleti’nin içerisinde bulunduğu siyasi ve sosyal hadiselerden de etkilenmiştir. Osmanlı Devleti’nden ulus devletine geçiş sürecinde Milli egemenlik prensibinin “padişahın” kutsal mevcudiyeti ile nasıl uyumlulaştırılabileceği, daha açık bir ifade ile padişahın varlığının, Osmanlı halkı üzerindeki haklarının nasıl sürdürülebileceği bir sorun olmuştur. II. Meşrutiyet döneminin ilk yıllarında kurulan siyasal partilerin programlarında, kutsal bir şahsiyet olan padişaha bağlılık ifade edilirken, zamanla padişah, varlığı meclise gölge düşüren bir hükümdara dönüşecektir. Bu bakımdan Türkiye’de modernleşme süreci içerisinde milli egemenlik prensibinin dönüşümü II. Meşrutiyet dönemi siyasal parti programları dikkate alınarak incelenmelidir. Türkiye’de ulus devlet anlayışının ve Türkçülük ideolojisinin açık olarak ilk savunucusu Milli Meşrutiyet Fırkası’nın, mensuplarının “milli egemenlik” ilkesi hakkında görüş ve yorumları bu çalışmanın konusunu teşkil edecektir. Söz konusu fırkanın geleneksel otoriteyi, yöneten ile yönetilenler arasında var olan, karar vericinin üstünlüğüne dayanan bir ilişki biçimini koruma ve sürdürme inancı, İttihat ve Terakki Fırkası ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası mensuplarınca eleştirilmiş ve fırka yalnızlaştırılmıştır.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|