Görüntüleme
8
Şehirlerin dizaynında ve yönetiminde paydaşlar ile hareket etmenin önemi, risk temelli planlar yapılırken bir kez daha anlaşılmaktadır. Şehirlerin yaşam kalitesi, kentsel donatıların sosyal ve ekonomik ihtiyaçlara cevap verebilmesiyle artmaktadır. Haliyle kentsel yaşam kalitesi göstergelerinin oluşturulması ve bu temelde oluşabilecek risklerin belirlenmesi konusunda senaryo analizlerinin dayanıklı şehirler için vazgeçilmez gerekliliktir. Dayanıklılık genel olarak kurumların bir tehlikeye/olumsuzluğa maruz kalındığında sistemsel uyum sağlayabilme kapasitesini ifade eder. Dirençli şehir kavramı da buradan türetilerek, şehirlerin maruz kaldıkları tehditlere karşı koyabilme ve sürecin getirdiği yeni duruma uyum sağlayabilme ve önceden belirlenen yeni sürece doğru yol alabilme kapasitesini ifade eder. Risk Temelli Planlama günümüzde özellikle büyükşehir ve büyükşehir ilçe belediyelerinin önemle dikkate almaları gereken yönetsel fırsatlar sunmaktadır. Tüm kurumsal yönetim yapısı olan organizasyonlar gibi belediyeler de mevcut imkanları en iyi şekilde kullanmak amacıyla geleceği planlamak zorundadır. Özellikle, ekonomik istikrasızlık ve sosyal-kültürel değişimlerin hızlı olduğu/olabileceği dönemlerde risk-temelli stratejik amaç ve hedeflerin öncelikle ele alınması gerekir. Zira belediyelerin kentsel yaşam kalitesini geliştirme adına çok çeşitli görev alanları bulunmakta ve geniş bir yelpazede stratejik hedefler oluşturabilmektedirler. Kentsel yaşam kalitesini artırmanın ötesinde sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel düzen ve istikrarın korunması amacıyla kurumsal yönetim risk haritasının detaylandırılması ve bu risklerin göz önüne alınarak hedeflerin oluşturulmasına ağırlık verilebilir. Haliyle kurumsal kaynaklar normal zamanlardan daha fazla bu alana tahsis edilebilecektir. Özetle, göz ardı edilmemesi gereken husus, risk yönetiminde proaktif eylemler ancak riskin önceden belirlenmesi/tahmin edilmesi ve yönetsel kapasitenin bu yönde hazırlanmasıyla mümkündür.
The importance of movements and management systems in the design of cities is once again understood when planning the amount of risk. The quality of life in cities increases as rural facilities meet social and economic needs. Therefore, scenario analysis to determine the changing quality of life and the risks in this region is an indispensable requirement for resilient cities. Resilience generally refers to the ability to maintain systemic adaptation when exposed to a hazard/negativity. The term resilient city is derived from here and refers to the ability of cities to resist the threats they are exposed to, adapt to the new situation obtained as a result of the process, and continue on the right path for a new period of time. Risk-Based Planning offers administrative opportunities that should be taken into consideration, especially by metropolitan and metropolitan district municipalities. Like all organizations with corporate governance structures, municipalities must plan to make the best use of existing opportunities. Especially in periods when economic instability and social-cultural changes are/may be rapid, the purpose and target of creating risk-based should be addressed first. Because municipalities have a wide range of duties in order to improve the living characteristics and a wide range of unification targets can be created. In order to increase urban life support and protect socio-economic and socio-cultural order and stability, emphasis can be placed on detailing corporate management risk maps and taking these risks into account. Naturally, corporate resources can be allocated to this area more than normal times. In summary, the point that should not be ignored is that risk management proactive actions are only possible by identifying/predicting the risk and preparing these instructions with the managerial capacity.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Ulusal
Makale Detay 
Benzer Makaleler
PDF Görüntüle
Dergi Bilgisi
Eseri Dinleyin
Alıntı Yap
Bu Sayfayı Yazdırın
Paylaş
Mendeley
