Merkezi planlamanın terk edilmesi süreci, rekabetin, yabancı sermaye ve özelleştirmeye dayalı bir ekonomik sistemin varlığını doğurmaktadır. Merkezi ekonomik yapı, devletin ekonomik ve sosyal alanda en temel ve en belirleyici güç olduğu; serbest piyasaya geçiş ise devletin bu gücünün azaltılması hatta yok edilmesi anlamına gelmektedir. İşte bu noktada çalışmamın ilk bölümünü oluşturan Geçiş Ekonomileri kavramı karşımıza çıkmaktadır. Geçiş ekonomileri kavramı yaklaşık otuz yıldır literatürde yer almaktadır ve ilgili ülkelerin ekonomik ve siyasi açıdan değişimlerini kapsamaktadır. Geçiş temel olarak, kural ve kurumların değişmesi sürecidir. Önceden sosyalist sistemle yönetilen ülkeler, piyasa ekonomisine geçiş sürecini yaşarken ekonomik ve siyasi kurallarını ve yapılarını değiştirmelidir. Ayrıca, bu süreci yaşayan ülkelerde sosyal ve ekonomik değişikliklere ulaşılmak istenmiştir. Aradaki ilişkinin anlamlandırılması için, geçmişte ve günümüzde, sosyal ve ekonomik sorunların başında gelen Yoksulluk ile ilgili kapsamlı bilgiye yer verilmiştir. İnsani Gelişme ve Yoksulluk Endeksi de değişimi görmek ve kıyas yapabilmek için en büyük yol göstericilerden biri olmuştur. Bu çalışma sonuçlarına göre, ekonomik büyüme, sağlık ve eğitim gibi sosyal ve demografik unsurlar ile insani gelişme arasındaki ilişkinin önemli olduğu çıkarılmıştır.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler; Spor Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|