Bu çalışmada, edebiyatta kadının ideolojik bir metafor olarak kurgulanmasında göçün etkisi, 1960 sonrası Almanya’da gelişen göç yazını örnekleminde ve feminist eleştiri kuramı çerçevesinde ele alınıp irdelenmektedir. Toplumsal yaşam alanları üzerinde baskısını giderek artıran ve özellikle Ortadoğu coğrafyasında etkisini ağırlıklı olarak hissettiren göçün, edebiyatta da kendisine alan açması ve kadını da bu alanın merkezindeki figürlerden biri olarak öne çıkarması göç yazınında kadına bakışı sorgulamayı gerektirmektedir. Göç, ataerkil ideolojinin nesnesi kadına bakışta ne gibi değişimler yaratmakta ve edebiyat bu değişimleri nasıl görmektedir? Bu sorular çerçevesinde geliştirilen bu çalışmada öncelikle göç olgusunun etkinlik alanlarına değinilmekte, göç yazınının ideolojik boyutu irdelenmekte ardından da göç yazınında kadının temsili ve bu temsilin yazarlar tarafından hangi bakış açısıyla oluşturulduğu ele alınmaktadır. Görülen odur ki göç, kadının edebiyatta bir ideolojik metafor olarak kurgulanmasında fonda yer alan, kadını dönüştüren ancak kadına dair cinsiyetçi tarihi söylemi pekiştiren bir rol oynamaktadır. Göç yazınının ise, 18. yüzyıldan beri modernist kadın söyleminin cinsellik vurgusunun dışına çıkamadığı ve gelenekselin bağlayıcılığından kendisini kurtaramadığı anlaşılmaktadır. Kadın, göçle birlikte yer değiştirmekte, kimlik inşa etmekte ancak yine de kültürel, siyasi ve cinsiyetçi düşüncelerin beslediği kadın olmaktan kurtulamamaktadır. Türk-Alman edebiyatında erkeğe bağımlı, teslimiyetçi ve cinsel kodlara hapsedilmiş olarak boy gösteren kadın, romanlarda ekseriyetle göç travmasının trajik figürü olarak öne çıkarılmaktadır. Göçle yaşam alanlarına daha fazla katılan ve daha aktifleşen kadına dair takınılan bu geleneksel ideolojik tavır, metinlerde benzer metaforlarla ve şematik anlatımlarla desteklenmektedir.
Bu çalışmada, edebiyatta kadının ideolojik bir metafor olarak kurgulanmasında göçün etkisi, 1960 sonrası Almanya’da gelişen göç yazını örnekleminde ve feminist eleştiri kuramı çerçevesinde ele alınıp irdelenmektedir. Toplumsal yaşam alanları üzerinde baskısını giderek artıran ve özellikle Ortadoğu coğrafyasında etkisini ağırlıklı olarak hissettiren göçün, edebiyatta da kendisine alan açması ve kadını da bu alanın merkezindeki figürlerden biri olarak öne çıkarması göç yazınında kadına bakışı sorgulamayı gerektirmektedir. Göç, ataerkil ideolojinin nesnesi kadına bakışta ne gibi değişimler yaratmakta ve edebiyat bu değişimleri nasıl görmektedir? Bu sorular çerçevesinde geliştirilen bu çalışmada öncelikle göç olgusunun etkinlik alanlarına değinilmekte, göç yazınının ideolojik boyutu irdelenmekte ardından da göç yazınında kadının temsili ve bu temsilin yazarlar tarafından hangi bakış açısıyla oluşturulduğu ele alınmaktadır. Görülen odur ki göç, kadının edebiyatta bir ideolojik metafor olarak kurgulanmasında fonda yer alan, kadını dönüştüren ancak kadına dair cinsiyetçi tarihi söylemi pekiştiren bir rol oynamaktadır. Göç yazınının ise, 18. yüzyıldan beri modernist kadın söyleminin cinsellik vurgusunun dışına çıkamadığı ve gelenekselin bağlayıcılığından kendisini kurtaramadığı anlaşılmaktadır. Kadın, göçle birlikte yer değiştirmekte, kimlik inşa etmekte ancak yine de kültürel, siyasi ve cinsiyetçi düşüncelerin beslediği kadın olmaktan kurtulamamaktadır. Türk-Alman edebiyatında erkeğe bağımlı, teslimiyetçi ve cinsel kodlara hapsedilmiş olarak boy gösteren kadın, romanlarda ekseriyetle göç travmasının trajik figürü olarak öne çıkarılmaktadır. Göçle yaşam alanlarına daha fazla katılan ve daha aktifleşen kadına dair takınılan bu geleneksel ideolojik tavır, metinlerde benzer metaforlarla ve şematik anlatımlarla desteklenmektedir.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler; Spor Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|