Doğu ve Batı kültürü yüzyıllardır birbirini tanımaya, anlamaya çalışan iki farklı dünya olarak karşımıza çıkar. Tanzimat’ın ilanından önce başlayan süreçte Osmanlı aydını ve sanatçıları, Batı’yı bizzat yerinde görerek, yaşayarak anlama çabasındadır. Batı’nın “öteki”leştirdiği Doğu, bu sefer Batı’yı “öteki” olarak algılamıştır.Bu anlatma ve anlama çabasında Paris ve Londra, Batı’nın en bilindik coğrafi ve kültürel mekânları olarak karşımıza çıkar. Özellikle Tanzimat dönemi metinlerinde Fransa-Paris, İngiltere-Londra’ya göre daha fazla bilinen ve anlatılan bir coğrafya olarak dikkati çeken bu durum, Cumhuriyet döneminde de bir süre devam etmiştir. Her iki başkent de Avrupa’nın pek çok açıdan merkezi sayılmakla birlikte Londra; ada kültürünü yaşatan ve ait olduğu kıtanın kültürel ve sosyal yapısından farklılıklar gösteren bir kenttir. Bu farklılığın da etkisiyle yazarlar/şairler Londra’yı anlatırken daha önce gördükleri, yakından tanıdıkları bir mekânla; Paris’le karşılaştırmalar yapmışlar; her iki kentin coğrafyası, mimarisi, gündelik yaşantısı, kent kültürü ve insanları bu karşılaştırmaların öznesi haline gelmiştir. Bu karşılaştırmalarda farklılıklar ortaya konmaya çalışılsa da ortak bir Batı imajı da metinlere yansımıştır. Özellikle gezi yazılarında yapılan bu karşılaştırmalar çoğu zaman kişisel kanaatlerden yola çıkarak ifade edilmiş olsa da edebi, tarihi ve sosyolojik değerleriyle dikkati çekmektedirler. Bu makalede, Tanzimat döneminden günümüze, seçilmiş metinlerden yola çıkarak, çoğu ilk defa Avrupa kıtasını görmüş olan yazarların izlenimleriyle, eserlerdeki Paris ve Londra karşılaştırmaları ve bu karşılaştırmalı anlatımlarda öne çıkan Batı imajı değerlendirilmeye çalışılacaktır. Tanzimat döneminden başlayarak günümüze kadar pek çok metinde Paris ve Londra müstakil olarak anlatılmış olmakla birlikte; makalemizde seçilmiş eserlerden yola çıkarak tespitler ve değerlendirmeler yapılacaktır.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|