Demokratik toplumlarda, örgütlenme hakkının, önemli bir boyutunu oluşturan sendika özgürlüğünün güvence altına alınması, vazgeçilemez niteliktedir. Çalışanların, işe girme, çalışma ve iş ilişkisinin sona ermesi aşamalarında, sendikal ayrımcılığa maruz kalmamalarının güvence altına alınması, sosyal devlet açısından da önem taşımaktadır. Bu nedenle uluslararası kuruluşlar tarafından kabul edilen çok sayıda sözleşme ile evrensel bir nitelik kazanmış ve sınırları belirlenmiştir. Türkiye’de sendikal örgütlenmeyi düzenleyen farklı yasalarda yer alan sendika özgürlüğü ve teminatı, iş güvencesinin Türk hukuk sisteminde yer alması ile farklı bir boyut kazanmıştır. İş güvencesi kapsamında olan işçiler ile iş güvencesi kapsamında olamayan işçiler, 2821 sayılı yasa döneminde; bazı farklara rağmen sendikal tazminattan faydalanabilmekteydiler. Ancak 2012 yılında yasalaşan 6356 sayılı yasa, iş güvencesi kapsamında olmayan işçileri, iş sözleşmelerinin sendikal nedenle fesih edilmesi durumunda, sendika özgürlüğünün teminatı olan sendikal tazminat hakkından mahrum bırakmıştır. Bu düzenleme, hem Türkiye’nin kabul etmiş olduğu uluslararası sözleşmelerle hem Anayasayla hem de demokratik toplum düzenin gerekleri ile çelişmektedir. Nitekim ilgili düzenleme, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|