Bugünkü medeniyetimizin merkez kaynağı olan, Irak-Mezopotamya uygarlığının 3000 yıllık insanlığa önderlik etmiş parlak ve muhteşem bir dönemin ardından, Suriye bilhassa Geç Antikçağ’da dünyanın siyasi, ekonomik ve kültürel merkezi oldu. Medeniyet unsurları dünyaya buradan yayıldı. Ortaçağ’ın başlamasıyla birlikte bu coğrafyada derin bir sessizlik dönemine girerken sahip oldukları tüm değişikleri adeta kaybettiler. Miladi 11. Asrın başlarında dünyada yaşanan büyük siyasi, askeri ve ekonomik değişim ve dönüşüm, Suriye ve çevresinin bir kez daha tarihin ön saflarına geçmesine neden oldu. Asya’da Selçuk, Ön Asya’da Selçuklu adıyla büyük bir Türk-İslam İmparatorluğu kuran Oğuz Türkleri İran ve Anadolu ile birlikte Suriye’yi hâkimiyetlerine alarak Akdeniz’in doğusuna hâkim oldular. Aynı dönemde Papalık liderliğinde yeniden güçlenme sürecine giren Avrupa, Doğu hâkimiyetine giden yolda (II. Roma) Suriye ve Filistin çok önemli idi. İlk hamle olarak I. Haçlı Seferi esnasında isteklerine kısmen ulaşarak Urfa, Antakya, Trablus ve Kudüs’de hâkimiyet kuran Avrupa Haçlılarına, Türklerin liderliğindeki Müslümanlar bölgeye geniş ölçüde hâkim olma fırsatı vermediler ve istilalara direndiler. Makalemizde Suriye’deki bu direncin ilk safhaları konu edilmektedir.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|