Çarlık Rusya’sı, 17. yüzyılda Romanovların iktidara gelişiyle birlikte dış politikada daha kararlı bir karaktere büründü. Bir bakıma IV. İvan tarafından tasarlanan fütuhat siyasası, 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ciddi manada pratiğe geçmeye başladı. Saray içi güç çatışmaları bir yana Çariçe Sofya, fetihçi politikayı Kırım üzerinden yürütmüş ve I. Petro (Deli\Büyük) söz konusu yayılmacı anlayışı Azak tarafında devam ettirmişti. Bu arada Osmanlı Devleti’nin de Batılı güçler (Venedik, Avusturya-Macaristan, Lehistan) karşısında ricata mecbur kalması Çarlık Rusya’sının önünü açtı. Bu bağlamda kuzey ve güneyde hâkimiyetini genişletmek isteyen müstevli I. Petro, ilk hedef olarak Baltık Denizi’nde İsveç’i etkisiz hale getirmek, ikinci olarak da Osmanlı’yı güneyde geriletmenin peşindeydi. Dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin iç yapısını ve devlet anlayışını tanımak gerekiyordu. Bu açıdan 1700 yılında Osmanlı Devleti ile yapılan İstanbul Antlaşması gereğince daimi elçi bulundurma hakkını ele geçiren Rusya, yukarıda zikredilen fetihçi politikayı başarılı bir sonuca ulaştırmak için 1702’de Pyotr Andreyeviç Tolstoy’u elçi olarak Edirne’ye gönderdi. Çalışmamızda Tolstoy’un Osmanlı Devleti’nin askeri teşkilatı, deniz gücü, saray hayatı ve Türk halkına ilişkin edindiği izlenimler ve gözlemler ele alınmaktadır. >
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|