Postmodern anlatıların çoklu dünyalara, çoğul ya da parçalanmış kimliklere yönelik ilgisini David Lynch sinemasında açıkça görmek mümkündür. David Lynch’in filmlerinde fantezi/rüya düzlemi ve maddesel gerçeklik düzlemi olarak tanımlanabilecek dünyalar arasında keskin bir sınır bulunmaz. Hatta bu tür bir ayrımı dışsal bir göz üzerinden görünür kılacak herhangi bir araca da rastlanmaz. Karakterin yanılsaması ya da fantezisi olarak yorumlanan gerçeklikler sinemada belli türlerin, klişelerin, imgelerin ve izleklerin öylesine mükemmel bir taklidi veya yeniden üretimidir ki bunların ancak filmlerde ya da bir fantezide var olabilecekleri düşünülür. Anlatıdaki temel mesele, bir gerçekliğin film gibi kurgulanması durumunda nasıl bir görünüm alacağına ilişkin olasılıkların araştırılması şeklinde kendisini gösterir: Bir gerçeklik, fantezi/kurmaca olarak kurgulanırsa ve sanki bu fanteziyi önceleyen ve fanteziden uyanılıyormuşçasına kurgulanan bir başka gerçeklik düzlemi varsayılırsa anlatı nasıl bir imgeleme dayanır? Bu bağlamda Lynch sineması, ironi ya da parodiye dayanan anlatılar olarak sinema tarihi, tür filmleri, klişeler ve arketipleri temel alarak, filmler üzerine film yapma şeklinde bir tanımlamaya indirgenemez. Yönetmenin filmleri, pastiş tekniğini kullanarak gerçeklik ile kurgu/kurmaca arasında bir ayrım olduğu izlenimini yaratırken daha derin bir düzlemde, maddesel gerçekliğe denk düşen dışsal gözü devre dışı bırakarak gerçeklik ve yanılsama ayrımını yıkar. Böylece Lynch sineması, postmodern anlatının temel mantığına tam hakkını verir zira tam da postmodern düstura uygun olarak gerçeklik denen şeyin sadece kurgudan ya da kurgular çoğulluğundan ibaret olduğunu gösterir. Bu çalışmada söz konusu iddiadan hareketle David Lynch sineması, postmoderniteye ve dolayısıyla postmodern dönemin sinemasına ilişkin özellikler üzerinden incelenmektedir. Tematik incelemenin kuramsal çerçevesinde, postmoderniteye ve postmodern anlatıya ilişkin literatürden yararlanılarak, yönetmenin sineması, biçimsel anlamda ve anlatı yapısı açısından değerlendirilmektedir.
The interest of postmodern stories in multiple worlds, multiple or divided identities can be clearly seen in the David Lynch cinema. In David Lynch’s films there is no sharp boundary between the worlds that can be defined as the phantasy/drum level and the material reality level. Not even any means to make such a distinction visible through an external eye is found. Realities interpreted as the illusion or fantasy of the character are such a perfect simulation or re-production of certain species, cliffs, images and specimens in the cinema that they are thought to exist only in films or in a fantasy. The fundamental question in the story is in the form of an investigation of the possibilities of how a reality will appear if it is filmed: if a reality is fictional/fictional, and if it is assumed as if another level of reality is predicted and awakened from fiction, what imagination is the story based on? In this context, Lynch’s cinema, irony or parody-based stories, cannot be reduced to a definition based on film history, genre films, cliffs and archetypes, in the form of filmmaking on films. The director’s films make the impression that there is a distinction between reality and fiction, while in a deeper layer, the external eye that is equal to material reality dismantles the distinction between reality and misconception. Thus Lynch cinema gives full right to the basic logic of postmodern narrative, for it shows that exactly according to the postmodern statue, what is called reality is merely a fiction or a multitude of fiction. In this study, David Lynch’s film is studied by the characteristics of postmodernity and therefore postmodernity. In the theoretical framework of the thematic study, using the literature of postmodernity and postmodern narrative, the film of the director is assessed in the formal sense and in terms of the narrative structure.
Field : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Journal Type : Ulusal
Relevant Articles | Author | # |
---|
Article | Author | # |
---|