Hayat kendi gerçekliğini kurgularken insan zihni, farklı oluş biçimleri geliştirerek gerçeklik algısını değişime uğratabilmektedir. Değişmez olarak nitelendirilen fizik kuralları yeni formlara sokulabilmekte ve bu kurallar üzerinde oynamalar yapan bakış, kendi değişimli yasalarını oluşturabilmektedir. İnsan oluş hallerini farklı perspektiflerle ortaya koyan sinema önemli bir ifade biçimi olarak kullanılmakla birlikte, teknolojik gelişmeler sinema sanatçılarına kendilerini ifadede çok seçenekli bir alan oluşturmaktadır. Teknolojinin yaratıcı beyinlere sunduğu olanaklar, sinemanın bugünkü çehresini değiştirmiştir. Bugün sinemada yoğun olarak kullanılan dijital görsel efekt uygulamaları ile günlük hayatta deneyimlenmemiş, yeni hayali evrenler ve karakterler yaratılmıştır. Yaratıcılığın sınırlarını esneten, hatta ortadan kaldıran dijital görsel efekt uygulamaları sinema anlatısına farklı boyutlar katarak yeni hikaye alanları oluşturmuştur. Evrenin ve zamanın sonsuz çokluğuna doğru yol alınırken sinema filmlerinin döngüsel yapısını kesintiye uğratan bu uygulamalar, gerçekliğe dair net olduğunu düşündüğümüz tanımlarımızı sorgulatan anlatıların görselleştirilebilmesine olanak sağlamaktadır. Böylece farklı olasılıkların ortaya konulabilmesiyle sinema filmlerinde edimsel dünyada duyulamayanlar duyulabilir, görülemeyenler görülebilir, hissedilemeyenler hissedilebilir olmaktadır. Deleuze’ün ‘zaman imaj’ kavramıyla ifade ettiği çok boyutlu oluş hali ve hareketi takip eden zamanın dışına taşan, hayallerde, düşlerde, gerçekliğin yeni boyutlarında, paralel evrenlerde dans eden anlatımlar geliştiren filmlerin inceleneceği bu çalışmada, sinema filmlerinde görsel efekt kullanımıyla kurgulanan alternatif gerçeklik biçimleri okunmaya çalışılacaktır.
As life imagines its own reality, the human mind can change the perception of reality by developing different forms of creation. The rules of physics that are defined as unchanged can be introduced into new forms, and the view that plays on these rules can create their own changing laws. While cinema is used as an important form of expression that depicts the state of human forming from different perspectives, technological developments create a highly optional field for cinema artists in their expression. The possibilities that technology offers to the creative brains have changed the cinema’s present environment. Nowadays, with the digital visual effects applies that are widely used in the cinema, new imaginary universes and characters have been created in the everyday life uneksperienced. Applications of digital visual effects that stimulate and even eliminate the boundaries of creativity have created new story fields by adding different dimensions to the film story. Those practices, which interrupt the cyclic structure of the film films while on the way to the infinite multitude of the universe and time, allow the narratives that question our definitions that we think are clear about reality to be visualized. Thus, with different possibilities being revealed, those who are not heard in the acting world can be heard, those who are not seen can be seen, those who are not felt can be felt. Deleuze’s concept of ‘time image’ will study the films that develop narratives in dreams, dreams, new dimensions of reality, dancing in parallel universes, which follow the multi-dimensional form and movement of the time, and will try to read the alternative forms of reality established with the use of visual effects in the film.
Alan : Güzel Sanatlar; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|