Öz: 2010 yılında Tunus’ta başlayan ayaklanmalar kısa sürede birçok ülkeye yayılmış ve bazı ülkeler için sonu gelmeyen Arap Baharı süreci başlamıştır. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da otoriter rejimlere karşı başlayan ayaklanmalar ile ABD’nin çıkarlarını koruması ve değişimin gidişatına karşı politika üretmesi elzem hale gelmiştir. Libya Devrimi’ne kadar olan süreçte, ABD-Libya ilişkileri gergin bir çizgide seyretmiştir. Barack Hussein Obama yönetiminde Irak ve Afganistan örneklerinden dolayı daha pasif bir duruş sergileyen ABD, sorumluğu tek başına üstlenmekten kaçınmış ve daha fazla işbirliğine dayalı bir yol izlemeyi tercih etmiştir. Donald Trump yönetimi ile birlikte devrim sonrası süreçte muğlak politikalar takip etmiştir. Libya, devrim sonrasında siyasi kriz ve iç çatışmalara sürüklenmiş ancak Rusya, BAE, Mısır ve Türkiye’nin etkin olduğu bu krize ABD şu ana kadar doğrudan dahil olmayı tercih etmemiştir.
Abstract: The uprisings that started in Tunisia in 2010 spread to many countries in a short time, and the endless Arab Spring process started for some countries. With the uprisings against authoritarian regimes in the Middle East and North Africa, it has become essential for the US to protect its interests and to produce policies against the course of change. In the process until the Libyan Revolution, the US-Libya relations followed a tense line. Under Barack Hussein Obama, the USA, which took a more passive stance due to the examples of Iraq and Afghanistan, avoided taking responsibility alone and preferred to follow a more cooperative path. Along with the Donald Trump administration, he followed ambiguous policies in the post-revolutionary period. Libya, after the revolution, was driven into political crisis and internal conflicts, but the crisis that Russia, the UAE, Egypt and Turkey were active, the US has not preferred to be directly involved so far.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|