Türkiye, yaklaşık 12.000 bitki taksonu içeren çok zengin florası ile ılıman iklim kuşağında yer alan ülkeler arasında her zaman ilgi odağı konumundadır. Bu bitki zenginliğinin nedenleri arasında; ekolojik zenginliği/çeşitliliği, Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarına köprü görevi yapması ile Avrupa-Sibirya, Akdeniz ve İran-Turan gibi üç farklı bölgenin kesişme noktasında bulunması sayılabilir. Ülkemizin bu floristik zenginliği biyoçeşitlilik açısından çok önemli olmaktadır. Ancak, bunun farklı bir yansıması ise ticari yetiştiriciliği yapılan bitkilerin verim ve kalitesindeki azalmalarda görülebilmekle birlikte, sulama ve drenaj ihtiyacının karşılandığı yapılarda da bazı zararlar oluşabilmektedir. Bu zararlardan başlıcası, sulama ve drenaj kapasitelerinin düşmesi ve buna bağlı olarak sulama ve drenajdan beklenen verimin sağlanamamasıdır. Bunun ana sebebi ise su yabancı otlarıdır. Su yabancı otları kanalların taban, şev, banket ve servis yollarında gelişerek bunlara zarar vermektedir. Bu alandaki yabancı otlar, kara yabancı otları ve su yabancı otları olarak ikiye ayrılmaktadır. Su yabancı otları suyun farklı derinliklerinde ve/veya ıslak bölgelerde yaşayan bitkilerdir. Farklı şekillerde sınıflandırılabilmektedir; çiçeksiz bitkiler (Azolla filiculoides), çiçekli bitkiler (Potamogeton spp.) ve algler (Chara spp.). Su içi yabancı otlar gelişme ve yer durumlarına göre de genellikle 5 gruba ayrılmaktadır. Bunlar; su altı bitkiler (Ceratophyllum demersum, Potamogeton pectinatus), su üstü bitkiler (Phragmites australis, Typha spp.), serbest yüzen bitkiler (Lemna spp., Nymphaea alba, Eichhornia crassipes), sualtı-yüzen bitkiler (Trapa natans, Nuphar lutea) ve algler (Chara spp., Rhizoclonium spp.)’lerdir. Su bitkileri su alanlarının doğal ve yararlı varlıklarıdır. Bunların yararlı böcekler, kuşlar, bazı hayvanlar ve kuşların beslenme, korunma ve üreme alanları olduğu, suyun bazı özelliklerini düzelttiği, kıyıları erozyondan koruduğu unutulmamalıdır. Ancak, bunlarla mücadele edilmesi gerektiği durumlar oluşabilmektedir. Mücadelesinde, başta koruyucu önlemler olmak üzere, mekanik, fiziksel, kimyasal ve biyolojik mücadele uygulanabilmektedir. Bu anlamda mücadele programı hazırlanırken; yöntemin ekonomik, etkinliği yüksek, etki süresi uzun ve çevreye zarar vermeyen yöntemler olması göz önüne alınmalıdır.Burada önemli konulardan biri de istilacı su yabancı otlarının ülkemiz florasındaki durumudur.EPPO (European Mediterranean Plant Protection Organization)’nun farklı listelerinde bulunan bitkilere bakıldığında bunlar; Hydrocotyle ranunculoides; Ludwigia grandiflora, , Elodea nuttalii, Myriophyllum aquaticum, Myriophyllum heterophyllum, Salvinia molesta’nın farklı türleri ülkemiz florasında bulunmaktadır. Hydrilla verticillata, Polygonum perfoliatum, Egeria densa, Azolla filiculoides ve Eichhornia crassipes ise ülkemiz florasında kayıtlı olup, bunlardan Polygonum perfoliatum ve Eichhornia crassipes EPPO’nun A2 listesindedir. Su sümbülü (Eichhornia crassipes) ülkemiz ve bölge için tehdit: çoğalma hızı yüksek, mücadelesi zor istilacı yabancı bitkilerdendir.Ülkemizde süs bitkisi olarak yer alan bu tür doğal florada ilk kez 2010 yılında sınır bölgemiz olan Hatay, Hacıpaşa bölgesinde Asi Nehrinde bulunmuştur.Bu bitki ülkemiz su kaynakları için çok önemli, potansiyel bir tehlikedir. Başta Akdeniz ve GAP bölgesindeki akarsular olmak üzere ülkemizin birçok bölgesine rahatlıkla ulaşabileceği, şartlara bağlı olarak hızla yayılabileceği ve bu alanlarda hem biyoçeşitlilik hem de ekonomi açısından çok ciddi tehdit unsuru olabileceği düşünülmektedir
Turkey is always the focus of interest among the countries with its very rich flora, which contains approximately 12,000 plant taxons, with a mild climate. The reasons for this wealth of plants can be: its ecological wealth/diversity, its bridge to the continents of Europe, Asia and Africa, and the crossroads of three different regions such as Europe-Siberia, the Mediterranean and Iran-Turan. This florist wealth of our country is very important in terms of biodiversity. However, a different reflection of this can be seen in the decrease in the productivity and quality of commercial crops, while some damage can also occur in structures where the need for irrigation and drainage is met. The main of these damages is the decline in the hydration and drainage capabilities and the failure to
Alan : Ziraat, Orman ve Su Ürünleri
Dergi Türü : Ulusal
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|