Doğal felâketlerin yıkıcı etkileri insanlık tarafından giderek denetim altına alınmakta ve bu süreç devam edegelmektedir. Bu açıdan bakıldığında deprem felâketlerini yalnızca doğanın gücünün bir fonksiyonu olarak karakterize etmek mümkün değildir. Çağımızın gelişmiş toplumlarında deprem tehlikesi yönetilebilir bir riske dönüştürülmüş ve çoğu durumda insan yaşamını kitlesel biçimde tehdit etmeyecek düzeye indirgenmiştir. Ancak, riskin azaltılması yalnızca refah toplumunun bir sonucu değildir. Riskin gerçek boyutlarının bilincinde olmayan bir toplum, kaynakları bulunsa bile onları risk azaltıcı önlemlerde kullanmakta isteksiz davranır. Bölgesel ekonomik gelişmişlik açısından yüksek bir performans gösteren İstanbul örneğinde bunu görmekteyiz. Bu kentte, deprem felaketi bilim adamları tarafından öngörülmesine karşın yeterli önleyici önlemler alınmamış olması yalnızca yönetimlerin hatası olarak açıklanamaz. Bu aynı zamanda kentlilerin kendi yaşamları üzerindeki sorumsuzluğunu gösterir. Tipik örneklerde, deprem riskini kaderci bir biçimde görmezden gelen insanlar maddi refah uğruna yaşamlarını ölümcül tehlikeye atmaktadır.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Ulusal
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|