Kitle iletişim araçları özellikle siyasal iktidarlar ve üretim araçlarını ellerinde bulunduranlar için her zaman önemli bir yere ve işleve sahip olmuştur. Bu araçların en etkililerinden biri olan sinema sanatı, geniş kitlelere ulaşma, kitleleri manipüle etme ve muktedirin arzu ettiği rızayı üretebilecek potansiyele sahip olması sebebiyle her zaman için bir adım önde yer almıştır. Özellikle her iki dünya savaşı yılları başta olmak üzere geçmiş dönemlerde, sinemanın geniş kitleleri etkileme gücünden pek çok siyasal iktidar başta olmak üzere birçok iktidar çeşidi yararlanmıştır. Etkili bir propaganda aracı olan sinema ile Hitler, Mussolini ve Lenin gibi pek çok siyasal aktör, fikirlerini filmler dolayımıyla geniş kitlelere iletme fırsatı yakalamıştır. Başat ideolojinin bir iletim aracı olarak sinema var olan gerçekliği değiştirip dönüştürmede ve yeniden inşa etme noktasında önemli bir dolayım olarak görülmüş, özellikle siyasal iktidarlar tarafından bu etkili kitle iletişim aracı egemen yapının menfaatine olan birtakım olay ve olguları kitlelerin yararınaymış gibi göstermeye çalışmıştır. Bu bağlamda düşünüldüğünde başat ideolojinin ister kitle sineması olsun ister düşünce temelli sinema olsun, en temelde sinemanın bizatihi kendisi ekseninde anlamak oldukça önem taşımaktadır. Bu çalışma ideoloji ve sinema arasındaki bu çok boyutlu ve kapsamlı ilişkiyi kendisine konu edinmektedir. Bu düşünceden hareketle bu çalışmada başat ideolojinin sinemaya olan tezahürü araştırma nesnesi olarak tercih edilen Keskin Nişancı (American Sniper, 2014) filmi örneğinde incelenerek, ideoloji ve sinema arasındaki diyalektik ilişki anlaşılmaya ve ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır. İlgili araştırma nesnesi önemli sinematik bakışlardan biri olan ideolojik film eleştirisi ekseninde ele alınacak, böylece en temelde ideolojik enstrümanların filmde nasıl tercih ve temsil edildiği okunmaya çalışılacaktır.
Mass media has always had an important place and role, especially for those who have political power and means of production. The art of cinema, one of the most effective of these instruments, has always been one step ahead because it has the potential to reach large audiences, manipulate audiences and produce the consent that power desires. In the past periods, especially in the years of both world wars, many forms of power have benefited from the power of cinema to influence large audiences, most notably many political powers. With cinema as an effective propaganda tool, many political actors, such as Hitler, Mussolini, and Lenin, had the opportunity to spread their ideas to large audiences through films. As a means of transmission of the dominant ideology, cinema has been seen as an important factor in changing, transforming, and rebuilding existing reality. This effective mass media, especially by the political powers, has tried to show some events and facts that are for the benefit of the dominant structure as if they were for the benefit of the masses. In this context, it is very important to understand the dominant ideology in the context of cinema itself, whether it is mass cinema or art cinema. This work examines this multidimensional and comprehensive relationship between ideology and cinema. In this study, the reflection of the dominant ideology on cinema will be examined in the example of American Sniper film and the dialectical relationship between ideology and cinema will be tried to be understood and revealed. The film will be considered as one of the most important cinematic aspects of ideological film criticism, thus trying to understand how the most fundamentally ideological elements are preferred and represented in the film.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Ulusal
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|