Fiillerdeki iyilik ve kötülüğün mahiyeti ve bilinmesi, kelâmcılar tarafından, fiillerin özlerinde iyi ve kötü değerlerini taşıyıp taşımadığı, aklın fiillerde bulunan bu değerleri vahiyden bağımsız olarak anlama imkânına sahip olup olmadığı, Allah’ın fiil ve hükümlerinin bu değerlerle olan ontik ilişkisi konuları temelinde tartışılmıştır. Mu’tezile fiillerdeki iyilik ve kötülüğün zâtî olduğunu, vahiy gelmeden öncede de aklın bunu anlayabileceğini savunurken, Eş’arîler, herhangi bir fiilin iyilik ya da kötülüğü ancak din tarafından hakkında hüküm verildikten sonra anlaşılabileceğini savunmuştur. Her iki görüş sahipleri, iddialarını temellendirmek için bazı deliller ileri sürmüştür. Konunun temellendirme boyutu aklî olduğu için aynı görüşü savunan bazı kelâmcılar, bir taraftan farklı deliller ile iddialarını ispatlamaya çalışırken diğer taraftan, kendisi ile aynı görüşü paylaştığı kelâmcıların delillerini tenkite tabi tutmuştur. Bunun en açık örneği, Şâfiî usûlcü ve Eş’arî kelâmcısı Seyfuddîn el-Âmidî’dir (ö. 631/1233). Âmidî, hem karşıt görüşü savunan Mu’tezile’nin hem de kendisi ile aynı görüşü paylattığı Fahreddîn er-Râzî’nin (ö. 606/1210) delillerini tenkit etmiştir. Bu araştırmada Mu’tezile’nin kendi iddialarını kanıtlamak için getirdiği iki istidlâlî on ilzâmî delilleri ile Râzî’nin öne sürdüğü yedi delile Âmidî’nin yönettiği eleştiriler incelenmiştir.
Alan : Eğitim Bilimleri; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|