Aile ve din kurumu arasında yapısal işlevsel bir ilişki söz konusudur. Aile kurumu, kurulma ve varlığını devam ettirme sürecinde kutsala yani dine ihtiyaç duymaktadır. Aynı şekilde din de eğitim yoluyla kendinin yeni kuşaklara aktarılmasında aile kurumuna muhtaçtır. Ailenin din ile ilişkisi ailenin kurulma aşamasında başlar ve ileriki aşamalarda da devam eder. Geleneksel toplumlarda nikâh dini mekânlarda dualar eşliğinde ve din adamları tarafından kıyılmış, böylece ailenin kutsal bir kurum olması amaçlanmıştır. Osmanlı toplunda da bu amaçla nikâh dini mekânlarda ve din adamları tarafından kıyılmıştır. Ancak Osmanlıdan Cumhuriyete geçiş sürecinde modernleşme modelinin Bat toplumu olması Cumhuriyet Türkiye’sinde pozitvist paradigmanın hâkim olmasına neden olmuştur. Pozitvist paradigmayı benimseyen Cumhuriyet dönemi elitlerine göre ise din, toplum hayatından ya tamamen çıkartılması gereken ya da en azından toplum hayatında görünür olmaktan çıkartılması gerekli bir kurum olarak gö- rülmüştür. Bu bağlamda daha önce din adamlarına verilen resmi nikâh kıyma yetkisi onlardan alınmış ve nikah memurlarına verilmiştir. Bu da diğer birçok konuda olduğu gibi halkı nikâh konusunda ikilemde bırakmıştır. Bu çalışmada resmi ve dini nikâh ikilemin sebep olduğu sorunlar ve bu ikilemin giderilmesine yönelik çözüm önerileri tartışılmaktadır.
Alan : Eğitim Bilimleri; Fen Bilimleri ve Matematik; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler; Spor Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|