Çini sanatı köklü bir geçmişe sahiptir. 9. yüzyıldan itibaren örnekleri görülmeye başlanan bu sanatın ana maddesi topraktır; pişirilerek, bezenerek ve sırlanarak son şeklini bulur. Dini ve sivil mimaride duvarları süsleyen çiniler, estetik bir değer olmasının yanı sıra evani (kap-kaçak) formlar olarak da yüzyıllar boyu kullanılmıştır. Anadolu Selçuklu döneminde patlıcan moru, lacivert, beyaz, firuze renkli, sırlı tuğla, tek renkli sırlı, mozaik, minai, lüster, sıraltı tekniklerinin uygulandığı çokgen formlu çini levhalar, figürler, geometrik ve rumi motifler kullanılarak mimari eserlere uygulanmıştır. 11. yüzyılın son çeyreğinden başlayarak 13. yüzyılın sonuna kadar Anadolu Selçukluları tarafından üretilen en gelişmiş örneklerin görüldüğü bu sanat, Osmanlı Devleti’nin süsleme sanatları açısından en verimli olduğu bilinen 16. yüzyılda bitkisel, yarı stilize motiflerin mavi, kırmızı, yeşil, turkuaz ve lacivert renklerin kullanıldığı sıraltı çini uygulamalarıyla zirve noktasına ulaşmıştır. Bu dönemde inşa edilen dini ve sivil mimari yapıların bezenmesi için gerekli olan çiniler İznik’te üretilmiştir. 17.yüzyılda ekonomik nedenlerden dolayı İznik tek üretim merkezi olmaktan çıkmış; Kütahya, ikinci önemli üretim merkezi olarak çini üretimine başlamıştır. Bu çalışmada 17. yüzyılda inşa edilen ve amaçlı örneklem kapsamında ele alınan dini yapıların inşa tarihleriyle örtüşmeyen çini programlarından kaynaklı sorular, üretimlerin hangi çini merkezine ait olduğu, çinilerdeki işçilik ve üretimlerindeki kalite farklılıkları, söz konusu yapılardaki restorasyonlar ya da çini karoların çalınmalarından sonra duvarların boş kalan bölümlerinin başka çinilerle tamamlanması konu kapsamında değerlendirilecektir.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler; Spor Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|