Aile bireyleri arasında bir iş bölümü ve statü vardır. Statünün belirlenmesi de ekseriyetle o toplumun değer yargılarının aileye yansıması şeklinde olur. Bu değer yargıları her bireye çeşitli görevler sağlar. Aile bireylerinin de üzerlerine düşen görevleri yerine getirmesi beklenir. Sosyolojide fert bazında, ödev ve sorumlulukların ayrılması durumu toplumsal cinsiyet kavramı ile karşılanır. Toplumbilimsel kriterlerle incelenen destanlarda kız çocuğun en önemli rolü annesini örnek alarak yetişmekken ikinci ödevi genç kızlığa geldiğinde münasib bir bahadır ile yaşamını birleştirmektir. Yaşam birlikteliğinde yeni nesilleri dünyaya getirmek, onları büyütmek, çıkmaza düştüklerinde onlara yol göstermek gibi vazifeleri vardır. Kadın elbette sadece ev işlerinde maharet gösteren, bilge ve aklıyla etkin olan birey değildir. Kadın bahadırlığıyla kimi zaman da kurtarıcı rolüne bürünür. Anlatıların ekseriyetle bel kemiğini oluşturan birey ise erkek çocuktur, onun olması lüzumludur. Onun olmaması aileye özellikle de babaya elem verirken, varlığı baba için iktidarın devamı anlamındadır ve büyük bir övünç meselesidir. Çocuksuzluk temi hemen tamamen erkek çocuk üzerinden işlenir. Çocuk sahibi olabilmek adına çeşitli ritüeller gerçekleştirilir. Çocuğun dünyaya gelmemesi olay akışının başlamasına engeldir ve toplum için sonun habercisidir. Erkeğe toplumun yükledikleri ise şunlardır: bir kahramanlık neticesinde ad alma, yurduna ve halkına düşman olanları bertaraf etme, kaosu düzene çevirme, eş adayı için rakipleri yahut engellerle mücadele etme; ailesini, eşini ve çocuklarını, namusunu gözetme ve koruma, nihayetinde ise bir baba olarak iktidarını varisine devretme. Bu makalede, temelde bahsi olunan bireyler üzerinden varyant ve bilinirlik açısından geniş bir coğrafyaya yayılan Oğuz Kağan, Dede Korkut ve Köroğlu anlatıları Türk kültüre de esas alınarak incelenecektir.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|