Kullanım Kılavuzu
Neden sadece 3 sonuç görüntüleyebiliyorum?
Sadece üye olan kurumların ağından bağlandığınız da tüm sonuçları görüntüleyebilirsiniz. Üye olmayan kurumlar için kurum yetkililerinin başvurması durumunda 1 aylık ücretsiz deneme sürümü açmaktayız.
Benim olmayan çok sonuç geliyor?
Birçok kaynakça da atıflar "Soyad, İ" olarak gösterildiği için özellikle Soyad ve isminin baş harfi aynı olan akademisyenlerin atıfları zaman zaman karışabilmektedir. Bu sorun tüm dünyadaki atıf dizinlerinin sıkça karşılaştığı bir sorundur.
Sadece ilgili makaleme yapılan atıfları nasıl görebilirim?
Makalenizin ismini arattıktan sonra detaylar kısmına bastığınız anda seçtiğiniz makaleye yapılan atıfları görebilirsiniz.
  Atıf Sayısı 2
 Görüntüleme 105
 İndirme 48
Gözlerden Kaçmış Bir Fetâva Mecmûası: Bostânu Şekā’iki’n-nuʿman
2017
Dergi:  
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi
Yazar:  
Özet:

Öz: Bâyezıd Devlet Kütüphanesi, Veliyüddin Efendi bölümü 1414 numarada kayıtlı olan Bostânu Şekâ’iki’n-Nuʿmân isimli fetvâ mecmûası gözlerden kaçmış ve fetvâ literatüründeki yerini alamamıştır. Adından Taşköprülüzâde’nin (ö. 968/1561) meşhur eseri Şekâ’ik-i Nuʿmâniyye’nin bir parçası olduğu izlenimini veren eser, Babakûşî Abdurrahman Efendi’ye (ö. 983/1576) âit nukullü bir fetvâ mecmûasıdır. Abdurrahman Efendi’nin hayat hikâyesinin yer aldığı meşhur Şekā’ik zeyli Atâ’î’de de onun bu isimli bir eserinden bahsedilmemektedir. Filibe bölgesinden bir âileye mensup olan Abdurrahman Efendi, İstanbul ve Edirne’de bazı görevler yaptıktan sonra Kırım bölgesindeki Kefe’ye müftü olarak atanmıştır ve 983/1576’de vefat etmiştir. Ebüssuûd Efendi’nin (ö. 982/1574)  mülâzımlığını yapması dışında Atâ’î’de (ö. 1045/1635) onun ilmî kimliği hakkında bilgi bulunmaz. Makalemizde, öncelikle Babakûşî’nin hayatı ve Osmanlı fukahâ geleneğindeki yeri tespit edilecektir. Daha sonra el yazması nüshanın özellikleri ve hâmişlerindeki notlardan bir kısmı ele alınacaktır. Değerlendirme bölümünde özellikle hâmişlerinde bulunan çok sayıda notlar sebebiyle literatürdeki yerini alması gereken bu fetvâ mecmûasının genelde İslam Hukuk Literatüründeki özelde ise fetvâ literatüründeki yeri tespit edilecektir.  Özet: Nukullü fetvâ mecmuaları medrese eğitimleri sonrasında ilmiye hiyerarşisinde yükselerek kâdılığa ya da müftülüğe atanan ilmiye mensuplarının şer‛î meselelerin hükümlerine kaynaklarıyla beraber ulaşabilmeleri için oluşturulan eserlerdir. Nukullü fetvâ mecmûaları üzerine çeşitli literatür çalışmaları yapılmış olmasına rağmen Babakûşî Abdurrahman Efendi’nin Bostânu Şeḳā’iḳi’n-Nuʿmân isimli eseri ilgili literatüre kaydedilmemiştir. Atâ’î’de Babakûşî Abdurrahman Efendi’nin hayatı hakkında bilgi verilmektedir. Atâ’î, onun, Baba Efendi’nin himmeti ile yükseldiğini ve martılık mertebesinden istidat sahiplerinin halkasına katıldığını ifade eder. Kendisi böylece Ebüssuûd Efendi’nin de mülâzımlığına kadar yükselir. Babakûşî Abdurrahman daha sonra müderrisliğe başlamıştır. Üç yıl süreyle İstanbul’da müderrislik yapmış, daha sonra Molla Ekmeleddin’in yerine Kefe müftüsü olmuştur. Ekmel Efendi diye meşhur olan Molla Ekmeleddin, Abdurrahman Efendi gibi Ebüssuûd Efendi’nin (ö. 982/1574) mülâzımıdır ve daha sonra da Kıbrıs’ın fethiyle oraya tayin olacaktır. Atâ’î’nin ifadesine göre Abdurrahman Efendi, Sahn müderrisi pâyesiyle atandığı bu görevde vefatına kadar kalmış ve Zilkâde 983/Şubat 1576’da vefat etmiştir. Babakûşî’nin Osmanlı ilmiye teşkilatında yükseldiğiyüksek makam Kefe müftülüğüdür. Bu müftülüğe Atâ’î’nin de belirttiği gibi Sahn müderrisi pâyesi ile atanmıştır. Atâ’î, onun hocaları hakkında bilgi vermek yerine akrabasından Baba Efendi üzerinde durmuştur. Dolayısıyla elimizde hocaları hakkında bilgi bulunmamaktadır. Onu, Ebüssuûd Efendi’nin mülâzımı olması sebebiyle Osmanlı ilim geleneğine bağlayabiliriz. Bu çalışmaya konu olan nüsha, Bâyezıd Devlet Kütüphanesi, Veliyüddin Efendi 1414 numarada kayıtlıdır. 237 varak olan nüsha, tespitlerimize göre eserin yegâne nüshasıdır. Babakûşi’nin mukaddimedeki ifadelerinden eserin vefatına yakın bir tarihte yazıldığı anlaşılmaktadır. Eserin hâmişlerinde yer alan ve birden fazla kalem tarafından yazıldığı anlaşılan çok sayıda not bulunmaktadır.  Burada, diğerlerine göre önemli görülen dördü tespit edilecektir. Birincisi: Metinle aynı kalemle yazılan notlar. Bunlar genellikle Tatarhâniyye, Hidâye, ‛İnâye, Keşfu’l-esrâr şerhu menâr gibi eserlerden yapılan nakillerdir. İkincisi: Matlablar, yani ehemmiyetli meselelerdir. Üçüncüsü: Diğerlerine nazaran özensiz notlar. Bunlar, kitabın genel üslubu çerçevesinde, müstensih/hattat olmadığını düşündüğümüz birisi tarafından yazılmıştır. Dördüncüsü: Bazı soruların yer aldığı uyarı notları. Bunlar genellikle Türkçe’dir. Eserin mukaddimesi (1a-2b), müellifin kim olduğu ve eserin mahiyeti hakkında bizlere yeterli bilgi vermektedir. Abdurrahman Efendi, bir mecmua kaleme alma niyetini gerçekleştirmek üzere imamların (imam şeklinde kullanalım) ve şeyhlerin (meşâyihin) görüşlerini nâsih ve mensûhu dikkate alarak araştırmaya başlamış, ayrıca meşâyihin amelde neyin kuvvetli, neyin ihtiyata ve takvaya uygun olduğu ile ilgili izahlarını da dikkate almıştır. Bu araştırmanın üç sene sürdüğünü ve bu süreçte Fetâva-yi Kādıhân’a ve Fetâva-yı Tatarhâniyye’ye özellikle müracaat ettiğini, ayrıca Osmanlı coğrafyasındaki bulduğu fıkıh kitaplarını da mütalaa  ettiğini kaydetmektedir. Bunları fasıllara ayırdığını, ayrıca hâmişlere matlaplar koyduğunu belirtmektedir. Daha sonra eseri, Bostânu Şeḳā’iḳi’n-Nuʿmân şeklinde isimlendirdiğini özellikle bostan ifadesi üzerinden anlatır. Mesîreten li’l-kudât ifadesinde bu durum görülmektedir. Kitabın ismindeki Şeḳā’iḳ-i Nuʿmân ifadesine atıf yapmamaktadır. Herhalde Şeḳ’āiḳ-i Nuʿmaniye isimli meşhur eser sebebiyle kasdının (yani Ebu Hanîfe (ö.150/767) ve talebeleri) olduğunu düşünmektedir. Kendisinin Deşt ve Kıpçak bölgesinde daha önce müftü olduğunu belirtmektedir. Bu geçmiş zaman sîgası ilginçtir, zira Atâ’î’nin verdiği bilgiye göre onun bu bölgede, vefatına kadar müftülük yaptığını biliyoruz. Fakat metinden anlaşılmaktadır ki eser, görevden ayrıldıktan sonraki bir sürecin mahsulüdür. II. Selim zamanında 974 tarihinde bu göreve atandığını belirtir ki bu Atâ’î’nin verdiği tarihle uyum içersindedir. Abdurrahman, ayrıca II. Selim’in saltanatının başında bu göreve geldiğini belirterek bu tarihi teyid eder. Esere başlamadan önce yaptığı bir alıntı eseri okuyanlara bir uyarı niteliğindendir. Fasl diye başlayan, hemen mukaddimeden sonraki bu bölümde, fetvânın üç imam yani Ebu Hanîfe, Ebu Yûsuf (ö.182/798) ve İmam Muhammed’in (ö.189/805) kavillerine göre olacağı, bunların mezheplerine itimad edildiği, hüsn-i sîretlerine  uyulduğu belirtilmiştir. Devamında, müftünün sırasıyla Ebu Hanîfe’nin, Ebu Yûsuf’un ve İmam Muhammed’in kavillerine göre fetvâ vereceği ifade edilir. Onların görüşlerini bulamazsa ve de müçtehid se ictihad (ictihad şeklinde kullanalım) edeceği ifade edilmiştir. ‘Şeyh şöyle demiştir’ diyerek başladığı bölüm ise Şerh-i Taḥâvî’den bir nakildir. Bu nakilde Ebu Hanîfe bir görüşte, Ebu Yûsuf ve İmam Muhammed bir görüşte ise müftünün muhayyer olduğu, dilerse Ebu Hanîfe’yi dilerse, iki imamın görüşü ile fetvâ verebileceği belirtilmektedir. Şayet bu iki imamdan birisi Ebu Hanîfe ile aynı görüşte ise onun görüşünü tercih edileceği de eklenmektedir. Bu bölüm, fetvâ usulü ile ilgili çok temel bazı bilgilerin verildiği bir giriş hüviyetindedir. Daha sonra ise fıkıh sistematiği içerisinde K. et-Ṭahâre’den başlayarak nakillere geçilmektedir. Yukarıda şekillerle beraber bir kısmını aldığımız hâmişlerdeki notlar esere ayrı bir diğer katmaktadır (Şekil 5-10). Bu notlardan anlaşıldığına göre mıstarda yani satırlarda yazılan metinde müftâbih meseleler kaydedilmiş, müftâbih olmayan Şekil 5’deki ifadesiyle ‘amelde terevvî (iyi düşünülmesi gereken) olanlar’ ise hâmişe kaydedilmiştir. Diğer taraftan K. el-Kazâ bölümündeki Ebû Yûsuf’un görüşleri ile amel edilmesi kaydı da (Şekil 7) bu uygulamayı göstermesi bakımından önemlidir. Metindeki ve hâmişlerdeki notlardan Farsça kaynaklara da atıfların olduğu görülmektedir. Bostân, isimli fetâva mecmûası Osmanlı merkez coğrafyası ile Kırım bölgesindeki ilmî birikime şahitlik etmiş bir âlimin eseri olması sebebiyle XVI. Asır Osmanlı çalışmalarında gözden kaçmaması gereken bir eserdir.

Anahtar Kelimeler:

Atıf Yapanlar
Dikkat!
Yayınların atıflarını görmek için Sobiad'a Üye Bir Üniversite Ağından erişim sağlamalısınız. Kurumuzun Sobiad'a üye olması için Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı ile iletişim kurabilirsiniz.
Kampüs Dışı Erişim
Eğer Sobiad Abonesi bir kuruma bağlıysanız kurum dışı erişim için Giriş Yap Panelini kullanabilirsiniz. Kurumsal E-Mail adresiniz ile kolayca üye olup giriş yapabilirsiniz.
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi

Alan :   İlahiyat

Dergi Türü :   Uluslararası

Metrikler
Makale : 1.205
Atıf : 2.516
© 2015-2024 Sobiad Atıf Dizini