Liberalizasyonun işbölümü ve uzmanlaşmaya dayalı olarak refah artışlarına yol açacağına dair yararları üzerine yoğun bir literatürün varlığı bilinmektedir. Ancak, özellikle son dönemlerde borç krizleri ile birlikte sorgulanmaya başlanan bu anlayışa aynı zamanda ihracatta yurtiçi katma değerde düşüşlerin ve dolayısıyla ithal girdi artışlarının varlığı belirgin bir şekilde eklenmeye başlamıştır. Ekonomisi böyle bir yapıda olan ülkenin ulusal parasındaki değer kayıplarının rekabet gücünü etkilemeyerek ihracatını artırmadığı gibi bir durum ortaya çıkmakta ve bu da ithalata bağımlı bir ihracat yapısı oluşturmaktadır. Bu yapının Türkiye ekonomisi özelinde işleyip işlemediğine dair yapılan analizlerde, Türkiye ekonomisinde kısa dönemde ihracatın ithalat ve kurdaki değişimlere sadece artışlar yönünde tepki verebildiği; buna karşılık uzun dönemde simetrik ilişkilerin olduğu tespit edilmiştir. Ancak, kur etkilerinin ithalat etkilerinden daha zayıf olduğu belirlenmiştir ki, bu durum ihracatın kura dayalı bir rekabet gücü tesis etmeye dayalı politikalara daha az duyarlı olduğuna işaret etmektedir. Dolayısıyla Türkiye ekonomisinin ihracatta kur/fiyat rekabeti değil, dıştan alınanı dışa satmaya dayalı bir ekonomik özelliğe sahip olduğu belirlemesini ortaya koymaktadır. Bu çerçevede Türkiye ekonomisinde “stratejik ithalatta bağımlılığı azaltıcı-yüksek katma değer sağlayıcı-iç talebi de dikkate alan büyüme” formlarını merkeze alan bir eksen kaymasına yönelmesinin politika çıkarımı açısında önem arz edeceği söylenebilir.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Ulusal
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|