Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleri ve Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanan Mondros Ateşkesi, Türkiye’de, eşine az rastlanır bir otorite kaosuna neden olmuştur. İtilaf Devletleri, Osmanlı İmparatorluğu ve Türk Milliyetçileri arasında yaşanan bu otorite mücadelesi iletişim alanlarını da etkilemiştir. Dönemin güçleri için iletişim; propaganda, karşı propaganda, güvenlik ve istihbarat anlamına geliyordu. İletişimi kontrol altına almanın yegane yolu haberleşme, basın, yayın ve sanat üzerinde işletilen sansür mekanizmasıydı. Dönem içinde kişisel haberleşme mahremiyeti, basın ve sanat özgürlüğü ikincil önemde görülmüştür. Bu çalışmada, dönem içinde uygulanan sansürün işlevi ve etik sınırları sorgulanmaktadır
After the First World War, the Mondros Treaty, signed between the opposition states and the Ottoman Empire, in Turkey, has caused a chaos of authority that is less common to his wife. The struggle of authority between the opposition states, the Ottoman Empire and the Turkish nationalists has also influenced the fields of communication. Communication for the forces of the time means propaganda, anti-propaganda, security and intelligence. The only way to control communication was the censorship mechanism operated on communication, press, broadcasting and art. In the period, personal communication privacy, freedom of the press and art have been seen as secondary. In this study, the functional and ethical limits of the censorship applied during the period are questioned.
Alan : İlahiyat
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|