Bu çalışmamızda yabancılaşma olgusunun aksiyolojik boyutunu ele aldık. Buna göre aksiyolojik yabancılaşmanın, insan ile onun tarihsel varoluşu arasındaki sapma veya çelişkilerle oluştuğu anlaşılmaktadır. Burada insan, maddî veya manevî gerekçelerle özünü, üretmiş olduğu fiillerine aktarmakta ve bunlar üzerinden dışsallaşarak, nesnel bir unsur veya unsurlara dönüşmektedir. Üretilmiş bu nesnel unsurların, dış dünyanın ihtiyaç veya arzularını karşılamak üzere dolaşıma girmesiyle birlikte öz ile fiiller arasındaki varoluşsal bütünlük bozularak insan, kendi kendinden soğumakta veya dışsallaşmış özüne karşı yabancılık hissetmektedir. Çünkü insan burada insan olduğu için değil, üretmiş olduğu bu fiillerin hatırı için itibar görmektedir. Zira önemli olan, insanın kendisi değil, üretmiş olduğu fiillerin dış dünyadaki karşılığıdır. Haliyle bu durum, insanın gaye varlık olma konumunu yitirip, başkası veya başka şeyler için araçsallaşmasına yol açmaktadır. Fiillerde başlayıp, bütün bir ruhsal bünyeye sirayet eden bu durum insanın, aksiyolojik olduğu kadar ontolojik olarak da düşüşü veya değer kaybına yol açmaktadır. Bu nedenle insan ile onun tarihsel varoluşu arasındaki bütünlüğün muhafazası hayati bir öneme sahiptir. Bu ise zat ile fiiller arasındaki konumsal ilişkinin/dengenin doğru ve sağlam bir zemine oturtulmasıyla mümkün hale gelecektir. Bu da insanın, kendi fiilleri de dâhil olmak üzere din, kültür, tarih veya gelenek gibi maddî veya manevî hiçbir şey için bir araç değil, bizatihi kendinin bir amaç olduğunu kabul etmekle gerçeğe dönüşecektir.
Alan : Güzel Sanatlar; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|