Hızla geçip giden yaşam karşısında insanoğlunun belki de tek ve en büyük silahı hafızasıdır. İnsanoğlu kronolojik anılar dizisinden oluşan özyaşam öyküsünün biricik başkahramanıdır. Çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve olgunluk aşamalarından hafızamızda kalan kimi soluk, kimi travmatik olaylar, durumlar âdeta yazarı da başkahramanı da muhatabı da kendimiz olan yegâne öykümüzün parçalarıdır. Elbette ki her insan için özyaşam öyküsü önemlidir, ancak onlardan çok azı bu kişisel öykülerini başkalarıyla paylaşmak noktasında isteklidir. Zaten bu öyküler paylaşılsa da öykü sahibi olumlu ya da olumsuz herhangi bir yönden dikkate değer(!) bir isim değilse bu öykü pek ilgi görmeyecektir. Edebî birikim içerisinde otobiyografiler okurun özellikle dikkatini çeker. Bunun temel nedeni anlatının yazarın hayal ürünü bir kurgu olmaması, doğrudan gerçeği ele vermesidir. Okur sır keşfine çıkmış bir maceracı gibi bu özel öykünün sayfalarında gezindikçe yazarla sırdaş olduğu duygusuna kapılır. Bunun bir başka nedeni ise karakterler gibi değil de okur gibi kanlı canlı bir başka insanla yani yazarkahramanla kendisi arasında karşılaştırma olanağı bulabilmesidir. Bilindiği üzere okurun özellikle de tahkiyeli bir metni okuma edimi sırasında sıkça yaptığı temel eylem karakterle bir özdeşim kurmaktır. Bu durum otobiyografi gibi “gerçeklik” değerinin yüksek olduğu türlerde daha belirgin olarak hissedilir.
Alan : Filoloji; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Ulusal
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|